KAYNAKTAN DERYAYA
LEBİDERYA
Vahşet ve Vahdet
Devleti yönetenlerin asli görevleri, vatandaşlarının güven içinde hayatlarını idame ettirmeyi sağlamaktır.
Kaliteli, bilgili, kültürlü ve eğitimli toplum yetiştirmek de devleti yönetenlerin asli görevleri arasındadır.
İki kere ikinin kaç ettiğinden, Erciyes Dağı’nın zirvesinin yüksekliğinin kaç metre olduğundan, Van Gölü’nün kaç metre derinliğinin olduğundan, memur maaşının hesaplanma şeklinin nasıl olduğundan bahsetmek "Eğitim." değidlir.
Ahlaklı insan yetiştirmek, insan ne demektir, insanlık ne demektir, insanca yaşamak ne demetir, insanca davranmak ne demektir; bu sorulara cevap aramak ve amaca uygun bilgileri insanlara uygulamalı olarak arz etmek ise; "Eğitimdir..."
Bunu biz avazımız çıktığı kadar, bağıra bağıra söylüyoruz.
Kimseye sesimizi duyuramıyoruz.
Devletin temsil noktasındaki temsilcileri mutlaka ve mutlaka bu konularda "Acil." tedbir almakla mükelleftirler.
Olayları analiz ettiğimiz zaman "Eğitimiz." olduğumuz gerçeğini görmekteyiz.
Diplomayı "Eğitimlillik" olarak addedecek olur isek; burada hata yapmış oluruz.
Diplomalı insan; mutlak ahlaklıdır, der isek bunda da hata yapmış oluruz.
Balina operasyonları, sarmaşık operasyoonu, enjektör operasyonu, kıskaç oprerasyonu..... gibi operasyonlarda yakalananların diplomalarına baktığımızda hepsinin bilmem hangi yüksek mekteplerde okumuş olduklarını görebiliriz.
Öğretim meslek öğretir. Bizim ülkemizde yapılan icraat bundan başka bir şey değildir.
İnsanlık öğretemiyoruz.
Çocuk ile eğitimi aileden alır...
Toplumdaki diğer fertlerden etkilenerek olgunlaşmaya adım atar. Okula giderek bu eğitimini uygulamalarla pekiştirir.
Peki şimdi; ailedeki eğitimde evladımıza daha çocuk iken; "Küfret amcaya sana hediye alacam." demeyen kaç insan bulabiliriz. Peki küfür öğretmek adamlık mıdır?
Küfür öğreten adam mıdır? Küfür ederek büyüyecek olan çocuk, okul bitirince adam mı olacak? Yoksa; anası dışında gördüğü her hanıma küfür etmeyi marifet sanan kalitesiz, ahlaksız, seviyesiz, edepsiz, kişiliksiz bir şahsiyet fukarası mı olacak?
Bu ifadelere kızmayalım;
İnsan yetiştirebilseydik; bu kadar kanunsuzluklar yapılır mıydı?
Mardinde bir vahşet yaşandı?
Bu vahşetler yeni yaşanmıyor...
İnsan olan bir insana silah çeker mi?
Daha bir hafta evvel Kahraman Vatan evlaatlarımız, hainlerce paramparça edilmedi mi? 4,5 cm’lik çelik zırhı parçalayan bomba, o evlatlarımızı, analarının kınalı kuzularını nasıl parçaladığımı tasavvur edebiliyor musunuz?
İnsan bunu yapar mı? İnsan değil, böyle vahşeti vahşi bir hayvan yapar mı?
İnsan olan vatanını koruyan askere tuzak kurar mı?
İnsan olan; yabancı ajanların maşası olur mu?
İnsan olan rüşvet alır mı?
Rüşvetin olduğu her yerde her türlü ihanet olur mu? Bal gibi olur... O halde rüşvet alan hain midir? Evet kesinlikle haindir... Rüşvet alan kaç kişi bu zamana kadar "Vatana ihanetten" yargılanmıştır?
Cevap verelim: Hiç kişi...
Adamlar(!);bakkaladan peynir alır gibi silah bulabiliyor.
Tabaka taşır gibi bomba taşıyabiliyor..
Her türlü çeteler oluşturabiliyor...
İstedikleri gibi icraatlarını yapabiliyor.
Bir çetenin işine, öteki çete müdahale etmiyor. Bir çetenin icraat yaptığı bölgede; aynı işi icra eden başka bölgenin çetesi müdahale etmiyor.
İş çığırından çıkmış... Bütün bunlardan sonra; polisiye tedbirlerle bu kanunsuzlukların üstesinden gelinecek diye söylemde bulunmak, ben aşarım demek hayal olur. Önce kaynakları kurutulacak.
Silahı nerden alıyor, hangi sınır kapısından geçiş yapıyor, o sınır kapısında vazifeli olanın maaşı kaç lira imiş, hangi marka arabaya sahipmiş, meslekten evvelki mal varlığı ne imiş (Ailesinin ve kendisinin), sınır kapılarında vazife aldıktan sonra mal varlığı ne olmuş (Ailesinin ve kendisinin)? Sorularına cevap bulmak zor değildir...
Kimsenin malında mülkünde gözümüz yok... Ama rüşvet varsa, yetim hakkı varsa, milletin parası varsa birilerinin mal varlığının içinde işte o zaman; "Devlet." baba olan şefkatli yüreğini değil, "Çatık kaş." olan yüzünü gösterecektir.
Silahlı kişiler ellerini kollarını sallayıp istediği yerde ahkâm kesiyorsa; film kopmuş demektir.
Kanunsuzluk hakimiyeti söz konusudur.
Korku hüküm sürmeye başlamıştır.
Bu durum kaosa ve güvensizliklere sebep olacaktır...
Bombalar, mayınlar, silahlar kırla ortalık yerde...
Peki bizim güvenimize ne olacak? Güvelikle ve güvenle yaşamak bu ülkeden her insanın hakkıdır.
Bombalarla düğün evi basılıyor.
Kan davası, husumet falan filan deniliyor...
Yok efendim kadına karşı, çocuklara karşı şiddet olaylarını izliyoruz. 15 yıldır izlemekteyiz deniliyor.
Ya iyi güzel de izlediniz de neyi çözdünüz, ne kadar mesafe aldınız?
Şiddet olmaması için; sevgiyi.
İftira olmasın diye övgüyü...
Güven oluşsun diye ilgiyi,
Cehalet olmasın diye; bilgiyi
Hakaret olmasın diye; görgüyü..
Öğretebilmek için ne gibi bir sistem uyguladınız?
Yani vahşetin yerini vahdet alması için, ne yapıyoruz?
Ne olaylar duyuldu.. Duyulanların, duyulmayan olayların yanındaki yüzdesini hesaba katan oldu mu?
Unutkanlıkları da unutmamız için önce insan olmalıyız.
İnsan olmak için ne gibi çabalar gösterdik.
Aile olarak. birey olarak, akraba olarak, toplum olarak, çevre olarak, sistem olarak, yönetenler ve yönetilenler olarak...
Şu ana kadar ne yaptık?
Bundan sonrası için ne yapmayı düşünüyoruz?
Ne gibi çaba sarf edilmektedir?
Makam sahipleri, aile büyükleri, toplum önderleri, yönetenler, yönetilenler;
Hepimizin üstünde yükümlülükler vardır...
Kural konuluyor, sonra kuralın uygulayıcısı kurala uymayan oluyor. Kural uyulması için vardır. Uyulmayacaksa veya uygulanmayacaksa... Sırf bilmem hangi vakıflara tablo sattırarak üç kuruş para kazandırmak için kural konulmaz.
Silahların memlekette bu kadar pezvasız şekilde dolaşması ve dolaştrılmasına aklı eren var mı?
Her silahın seri numarası var mı?
Her silah kanuni yada hanuni olmayan yollardan satılır.
Peki kanunla satılan ülkeler envanterilerini uluslarası antlaşmalar gereği mensubu bulunduğu askeri birlik üyesi olduklarından üye ülkelere bildiriler. En azından mensubu bulunduğu birliğe envanterini bildirir.
Bu envanter kayıtlarında; seri numaraları da olacağına göre; Yakalanan silahların içinde beyan edilen silahlara ait seri numaralı silah var mıdır?
Kanunsuz satışlar ise; "Ölüm satmaktır." Ölüm kusan, ölüm satan, kandan beslenenlerle ilgili bilgi ve belge toplamak ise "Devletlerin bekası için." gereklidir.
O halde; "Hukuksuz satış yapanların." kimler olduğunun tesbitini yapmak da yine devletlerin vazifelerindendir.
Yani "Eğitim." ile; "İnsa." yetiştirmeyi hedeflerken, diğer yandan da; güvenliğimizi ve güvenimizi sarsanlaara karşı gerekli tedbirleri alabiliyor muyuz?
Rüşvet alan kim olursa olsun; hemen anında "Deşifre edilmeli.", "Hain." ilan edilmelidir...
Çünkü rüşvet demek kanunsuzluk demektir.
Toplum düzeni rüşvetle bozulur. Güvensizlik rüşvetle oluşur.
Bütün bunları aşmak için, hızla başarıya gidebilmek için; "İthal eğitim sistemlerinden." vazgeçip; yüzde yüze yerli, özümüzle, kültürümüzle, eddadımızla, gençliğimizi barıştırmak zorundayız...
Soyunmanın ve teşhirciliğin marifet addedilmediği bir topğlumda yaşamayı hepimiz çok özledik.
Kültürlü, seviyeli, saygılı, sevgi dolu toplumnlarda yaşamayı çok özledik.
Özümüzü çok özledik.
Öze dönüş için yopyekün "Öze dönüş." ile; "İnsan." yetiştirmeyi hedefleyen "Eğitim. için geç kamadık. Başlamak başarmaktır...
Vahşetle değil, vehdetle yaşamak hepimizin hakkıdır.
Vahşetlere verdiğimiz canlarımızın, evlatlarımızın mekânları, makamları nur olsun.
Ruhları şad olsun.
Ruhlarına FATİHA...