30 Mayıs 2009 Cumartesi

UNUTANLAR ÖLDÜKLERİ GÜN UNUTULURLAR

KAYNAKTAN DERYAYA

LEBİDERYA



UNUTANLAR ÖLDÜKLERİ GÜN UNUTULURLAR



İnandığı gibi yaşamayanlar, yaşadığı gibi inanmaya başlar.

Değerlerine önem vermeyenler, toplum seviyesini seviyesizleştirme vazifesini ifa eder.





Çıbıldak sahne soytarısı geliyor dense; soytarıyı seyredip tepinmek için; erkenden koşa koşa gidenler.

Akşam gecenin bilmem kaçında arabasına "Üç fingirdek alıp." fingirdekten çok fingirdeyip de; bunu "Sır." perdesinin ardına gizleyen; cuma saati gelmeden iki saat evvel; mekânının camına "CUMADAYIM." yazısını büyük bir titizlikle yazıp; cami çıkışı bilmem hangi yeni yetmenin eteğinin boyunun muhabbeti yapanlar.



Makama yapışıp, makamına secdeye duranlar.

Homo, momo çiftler geldiğinde karşılama töreni yapanlar.

Paranın bol sıfırlısına tapanlar.

Sözüm ona gönül sofraları oluşturduklarını zannederek “Gıybet.” Yapanlar.

Yetim hakkı yutanlar.

"Şehitler hepimizin." diyerek yöresindeki bir şehidin yakınına sahip çıkmak şöyle dursun; her gün şehitler abidesinin yanından geçip de; bir tane bile şehit adı bilmeyenler.

Transparan şıllık geldiğinde salonları tıka basa dolduranlar.

Dağlıca'da "On yedi Şehit." verdiğimiz gün pop provası yapan zibidiler.



Tangasının ipleri belli olan sanatçı müsveddesi “Ten teşhircisi.” Gelmiş...

Fenerbahçe klubünün süpürgecisi gelmiş....

“Çanakkale Savaşı gereksizdi.” Diyerek Şehitlerimiz ve ecdadımızı küçük gören; Adnan Polat gelmiş...

“Çanakkale’de cahiller savaştı öldü.” Diyerek; Şerefli şehitlerimize iftira atan; Emre Kongar gelmiş..

“Türkler; 1 milyon Ermeniyi 30 bin kürdü öldürdü.” Diyerek ecdadımıza iftira atan Orhan Pamuk gelmiş...

“Hepimiz Ermeniyiz.” Diyerek televizyondan canlı yayında soyunu sopunu ilan eden Orhan Gencebay gelmiş...

Yelkenler fora yapıp da sanat icra eden; et tezgâhçısı karga sesli, zift nefesli şarkıcı bozması gelmiş...

Çengelköy’den “Hıyar.” Gelmiş...

Cami direği satan zındık gelmiş...

Noel babanın “Göbek taşını.”, Kloopetra’nın saçını, Do Vinc’in nü resimlerinin k.ç.nı, Katherina’nın kaşını, Firavun’un karısının yıkandığı yerin yaşını bulan gelmiş...



Denseydi...



“Fingir fingir şehrin bütün cadde sokakları dolaşılırdı ki aman ha; şu homo, momo, gay guy dünyasından olan iki soytarıya rastlayıp da bir resim çektireyim...”

Diyerek sokaklarda koşuşturulur muydu?

Cevabı ben vereyim:

Müfteri müsebbibi müsveddeler gelmiş olsalardı, koşa koşa giderlerdi.

ONUN İÇİN YUKARIDA SAYDIĞIMIZ BİLİMUM MESLEK İCRA EDENLERE SÖZÜMÜZ YOK, ONLAR BU MEMLEKETİN EKMEĞİNİ YİYECEK; GEÇMİŞİNE İFTİRA EDECEKLER.... BÖYLECE DE PRİM ÜSTÜNE PRİM YAPACAKLAR..

BİZ DE MAGAZİN VE TOP HABERLERİ İLE UYUMAYA DEVAM EDECEĞİZ...



Yukarıda sıraladığımız “Kaliteli(!) sanat icracıları ve saz arkadaşlarına söz söylemek; kaleme eza, kelama ceza, zamana da cefa olur...



29 MAYIS “TÜRK ORDULARININ İSTANBUL’U ALDIĞI, TÜRK HAKANININ DÜNYAYA “MEDENİYET” ÖĞRETİŞİNİN SENEY-İ DEVRİYESİ...

26 AĞUSTOS, 30 AĞUSTOS, 19 EYLÜL, 29 EKİM, 10 KASIM, 27 ARALIK, 5 OCAK, 12 MART, 18 MART, 23 NİSAN, 19 MAYIS TARİHLERİ BU YÜCE MİLLETİN EN ÖNEMLİ TARHİHİ ANLARI GÜNLERİDİR....

ANILAN GÜNLER; DÜNYAYA MEDENİYET ÖĞRETİŞİMİZİN YIL DÖNÜMLERİDİR...



HER YÖRENİN İNSANI ŞÖYLE ETRAFINA BAKINSIN...

AMA ÖNCE AYNAYA BAKSIN...

AYNADA ATASINI GÖREBİLECEK Mİ?

ECDADINI GÖRMEYEN YÜREKLE YAŞAMAK ZÛL GELİYOR MU?

Bizim sözümüz;

“Ecdada hürmet gerek, evlada ecdadın bilgisiyle kudret gerek. Yarına sahip olmak için, dünü güne getirmek gerek. Millete hedef gerek, yüreklere sedef gerek.” Diyen bunun için de imkânlarını seferber edenleredir.

NEDEREYDİNİZ...

Koca koca müdürlerim, neredeydiniz ey saygıdeğer toplumun önde gelen liderleri. Neredeydiniz öğretenlerim, neredeydiniz kendime kılavuz ettiğim, hürmette kusur etmediğim büyüklerim.

NEREDEYDİNİZ MUHTEREM TÜRK BÜYÜKLERİ...

NEREDEYDİNİZ?

HİLALİMİN GÖLGESİNDE NEFES ALANLAR...

NEREDEYDİNİZ?

BİLİMUM HER AKTİVİYETE KOŞAR ADIM GİDEN SAYGIYA LAYIK DEĞERLERİM...

NEREDEYDİNİZ?

GAZZEYE YARDIM İÇİN “BİN DOLARLA” KAMPANYA BAŞLATIP BURNUNUN DİBİNDEKİ ŞEHİTTEN KALMA EMNAET OLAN YETİMLERİN “ÇÖPTEN EKMEK YAKACAK KAĞIT” TOPLADIĞINI GÖRMEYENLER...

NEREDEYDİNİZ?

BENDEN BAŞKA MÜSLÜMAN YOK DİYEREK İSLAMA IŞIK OLDUĞUNU SÖYLEYENLER...



29 MAYIS GÜNÜ NEREDEYDİNİZ...

HAZRETİ FATİH’İN İSTANBULU FETHETTİĞİ GÜN ULUBATLI SURLARDAYDI...

AKŞEMSEDDİN FATİHİN YANINDAYDI...

ASKER FATİHİN GÖZBEBEKLERİNDEYDİ.

BİZANSIN İMPARATORU OSMANLI HAKANININ ETEKLERİNDEYDİ...

SİZ NEREDEYDİNİZ?


TEK YÜREK OLMADIĞIMIZ SÜRECE İLMİ EREZYON DEVAM EDECEKTİR...
CAHİLLERİN GÖLGESİNDE ANLATILAN DA ÖĞRENİLENDE ÖĞRETİLENDE ECDAT MİRASINA HAKARETTİR.
İLMİN ADRESİ "BİLGE" LERDİR.
BİLGİ'Yİ "BİLGE'DEN" DİNLEMEK İÇİN BUNDAN BÖYLE ECDAT MİRASININ KUTLU GÜNLERİNE HEP BİRKİLTE KATILMAYA VAR MISINIZ?
GÖSTERMELİK DEĞİL...
YÜREKLERDE BİRLEŞENLER,
GÖNÜLLLERDE SÖYLEŞENLER...
BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLER İÇİN; BİZ HEPİMİZ BİRİZ BİR YÜREKTEYİZ...
ALLAH GÜL YÜREKLERİNİZİ BİR EYLESİN...

SENİN İÇİN ZEHRİ BİLE YUTARIM

SENİN İÇİN ZEHRİ BİLE YUTARIM

İlkbaharımdaki gülü soldursan
Sinemim içine şivan doldursan
Akrep kıskacına, etim yoldursan.

Huzur mevsimini, zulme katarım
Senin için zehri bile yutarım.

Sılayı; gurbette zûle çevirsen
Bahçemi; yapraksız güle çevirsen
Dağımı, ovamı çöle çevirsen.

Aşkın hatırına ateş tutarım
Senin için zehri bile yutarım.

Senlidir lisanım, sensin sözlerim
Gönül sarayıma sevgin gizlerim
Uykuyu kaybettim yolun gözlerim.

Düşüme gelirsen gündüz yatarım
Senin için zehri bile yutarım.

Kederim, dertlerim doldurdu teni
Cemalin kementtir, sardı bedeni.
Hasretin sararttı, soldurdu beni.

Sohbet sofrasına çile katarım
Senin için zehri bile yutarım.

Akşamım, şafağım; karmakaşırık
Yoruyor yokuşlar, yollarım balçık
Boş mu kalacaktı, kollarım açık?

Sensiz kalan kolu kesip atarım
Senin için zehri bile yutarım.

KADİR DURAK
(LEBİDERYA)

ESER YAZAR ADINA TESCİLLİDİR
KAYNAK GÖSTERİLMEDEN YAYINLANAMAZ...


www.kamugazetesi.com
www.edebiyatdefteri.com
www.vatanabayrakolanlar.blogspot.com (fethiye şehit aileleri derneği)
FETHİYEDE YAYINLANAN GUNLUK
BEŞKAZA GAZETESİ

İSTANBUL VE HAZRETİ FATİH

KAYNAKTAN DERYAYA
LEBİDERYA

İSTANBUL VE HAZRETİ FATİH


Hazreti Muhammed Mustafa (S.A.V) Cebrail (A.S) ile Mirac’a yükseliyor. Göğün katlarını dolaşıyor.

Katlardan birinde Yüce Peygamberimiz; gördüğü bir yer için Cebrail’e “Ya Cebrail burası Cennet mi?” diye soruyor.

Cebrail “Ey Allah’ın sevgilisi orası Cennet değil; orası Konstantin hıristiyanların merkezi.” Diyerek cevap veriyor.

Hazreti Muhammed (S.A.V); “Keşke orası benim ümmetimin olsaydı.” Diyor.

Cebrail (A.S); “Orasını senin ümmetin alacak ve adını İstanbul koyacak.” Diyerek cevap verince;

Habibullah “Ne mutlu İstanbul’u alan kumandana ve onun askerlerine.” Diyor....

Hazreti Muhammed; Miraç’dan döndükten sonra bu durumu ashabına anlatıyor.

Bunun üzerine;

“Ne mutlu İstanbul’u alan kumandana ve onun askerlerine.” Hadisi Şerifine mazhar olabilmek için; İstanbul’a akın üstüne akın yapılıyordu.

Hazreti Fahri Kâinatın; mihmandarı Hazreti Eyüp bu uğurda İstanbul’da “Şehit.” Olmuştu.

İstanbul kutlu sevdaya giden niha-i hedefti...

Payitaht’tan Şehzade Mehmet’e emir veren Sultan Murat, padişahlığı Sultan Mehmet’e bırakarak dinlenmeye çekilmişti.

Bunu fırsat bilen Haçlılar hemen bir savaş planı yaptılar. Sultan Mehmet; babasına ünlü mektubunu yazdı.

“...... Sen padişah isen; saraya gel; devletin başına geç. Ben padişah isem; sana emrediyorum, orduların başına geç......”, diyordu.

Padişahlık yeniden el değiştirdi. Sultan Murat; Oğlunun yazdığı mektup üzerine tahta oturdu.

Sultan Murat’ın vefatından sonra padişahlığa Sultan Mehmet Han gelir.

Gözü hep İstanbul’dan yanadır. O İstanbul ki; Ashabı Kiram’ın; uğunda şehit olduğu kutsal mekândır.

Surlar yaptırır. Her türlü hazırlıkları yapar.

Bizans İmparatoru bu durumdan rahatsızdır. Sultan Mehmet Han’a rahatsızlığını bildirir. Sultan Mehmet Han; “Bana Anadolu Hisarı’nın karşısından öküz gönü kadar yer sat.

Senin askerlerin saldırmadığı sürece benim ordularım size saldırmayacaktır.” Der.

Bizans İmparatoru; bu günkü Rumeli Hisarının olduğu yerden, Sultan Mehmet Han’a öküz gönü kadar yer satar.

Sultan Mehmet Han satın aldığı yerde öküz kestirir, öküz gönünün kıllarını, gönün iç kısmındaki zar ve ince deriyi, göne zarar vermeden yan yana bitişik olarak yere sıralattırır.

Satın aldığı yerin öküz gönü kadar yer olduğundan, öküzün gönü ne kadar alanı kaplıyor ise; en ince ayrıntısına kadar kimsenin itiraz edemeyeceği şekilde hesap eder. Gönün alanı kadar yeri belirler.

Satın aldığı yere “Rumeli Hisarı inşa edilir.





1453...

Sultan Mehmet Han sabırsızlanıyor ve lalasına “Vuslat vakti ne zaman lala.” Diyordu.

Lala “Tebdili kıyafet eyle, alışverişe çık, halkın arasında dolaş, sonra gördüklerini bana anlat.” Diye cevap verdi.

Sultan Mehmet Han lalasının söylediğini yapar; alışverişe çıkar. Halkın arasında dolaşır. Bir kumaş dükkanına girer, dükkan sahibine “Bana on metre bez keser misin?” Der. Dükkan sahibi beş metre bez keser paket yapar, müşterisine uzatır. “Buyrun beğim beş metre beziniz.” Der.

Sultan Mehmet Han “Ben senden on metre bez istedim, neden beş metre hazırladın?” diye sorunca; dükkan sahibi “Beğim ben siftah ettim, şükür kazandım, bugünkü nafakam çıktı, yan komşum daha siftah etmedi, kalan beş metreyi de ondan alırsanız, o da kazanır, nafakasını çıkarır.” Diye cevap verir.



Sultan Mehmet Han saraya dönünce bu olanları lalasına anlatır.

Lala “Gözün aydın, vuslat vakti gelmiştir, bu millet yenilmez.” Der.

Hazırlıklar tamamlanmıştır,

Ordu İstanbul’a doğru yola çıkar.

Bire noktaya gelindiğinde; asker bir adım atamamaktadır.

Asker ayağını kaldırıyor ama ileriye adımı gitmiyor. Geri adım atabiliyor. Sultanı haberdar ederler.

Sultan durumu anlamaya çalışır, Evet galiba o mübarek burada.” der kendi kendine...

Lala Akşemseddin’i çağırırlar; Lala huzura gelir.

Sultan Mehmet Han; “Hocam nedir sebebi hikmeti, asker adım atamıyor, ayağı havada kalıyor, bir adım ileri gidemiyor. Burada kim var?.” Diye sorar.

Hocası; “Siz hele az geri durun.” der.

Kıbleyi tayin eder. Yere oturur. İstihare eder.

Sonra Sultan Mehmet Han’a müjdeyi verir. “Hünkârım; burası Fahri Kainât’ın (S.A.V) Mihmandarı Hazreti Eyyüp Sultan, Eyyubi El Ensari’nin Makam-ı Kebiri’dir.” Der.

Bunun üzerine; bugünkü Eyüp Sultan Türbesi yapılır. Ordu ilerlemeye devam eder. Direnmeler orduyu durdurmamış, kalyonlar karadan denize indirilmiş, Ulubatlı Hasanlar Firdevs-i Makam’da nura karışmışlardı.

29 Mayıs 1453

Bizans İmparatoru mahiyetiyle birlikte teslim olmuştur.

Fatih Sultan Mehmet Han’ın huzuruna çıkarırlar. Bizans İmparatoru yalvarmaktadır.

Fatih Sultan Mehmet Han; “Serbestsiniz ama size bir sorum olacak, soruma cevap veriniz sonra serbestsiniz, “Eğer ki; ben yenilseydim, siz bana nasıl davranırdınız.” Diye sorunca,

Bizans İmparatoru; “Siz yenilseydiniz ben sizi zindanlara hapsederdim.” Diye cevap verir.

Fatih Sultan...”Serbestsiziniz, ibadetlerinizi, günlük işlerinizi serbestçe yapacaksınız.” Diyerek İmparatorun rahat etmesi için her türlü imkânın hazırlanması emrini verir.

Ayasofya......

Hazreti Fatih ve beraberindekiler; Ayasofya’ya geldiler...

Vakit Cuma vakti....

Ezanlar okunuyor. Hazreti Fatih imamet ediyor. İmamet esnasında üç kere “Allahuekber.” Diyerek tekbir getiriyor.

Üçüncü tekbirle namaz kıldırmaya başlıyor...

Namazdan sonra... Yüzü kıbleye dönük olarak;

“Yaratan’ım, Yüce Allah’ım, sana hamdüsenalar olsun ki; İstanbul’u fethetmeyi bize nasip ettin. Yüce Efendimizin hadisi şeriflerine mazhar eyledin. Bu yüce ve kutsal emaneti aldım. Adını İstanbul koydum, emanetimin en yücesi İstanbul’dur. Kim ki; emanetime layık olamaz ona sahip çıkamaz ise; Kahhar adınla onu kahreyle Ya Rabbim.” Diye dua ediyor...

Duasına; lalası gür sesi ile “Aminnn.” Derken.. Allah’ın sevgilisinin Hadisine mazhar olmuş olan askerler de hep bir ağızdan .” Aminnn.” Diyordu...



Namazdan sonra lalası “Ey hünkârım üç kere tekbir getirdiniz, sebebi hikmeti nedir acaba?“ diye sorunca Hazreti Fatih “Lalam; ilk tekbirde Kabe’yi Muazzama’yı göremedim, İkinci tekbir için az sola döndüm, yarısını gördüm, az daha sola dönüp üçüncü tekbiri getirdim. Üçüncü tekbirde Kabe-i Şerif karşımdaydı.” Diye cevap veriyordu...

İşte biz bu Fatih’in evladıyız...

Yüz yıllar sonra; Haçlılar, İstanbul’a gelmek için Çanakkale önlerindeydi....

Geçemediler... Geçemeyecekler...

Bir tek Fatih’in evladı kalsa dahi Çanakkale geçilemeyecekti....

Cennet Mekân Mehmet Akif; İstiklal Marşı’nı yazarken;

“KİM BU CENNET VATANIN UĞRUNA OLMAZ Kİ DEFA...

ŞÜHEDA FIŞKIRACAK TOPRAĞI SIKSAN ŞÜHEDA..””” der iken...

Miraç’ta Hazreti Muhammed’in (S.A.V); Cebrail (A.S)’e sorduğu sorudaki “Burası Cennet mi Ya Cebrail.” sorusuna Cebrail (A.S)’nin verdiği cevaptaki “İstanbul’u.” kastediyordu.....



İşte bizler bu Fatih’in evlatlarıyız....



GÖZLERİN HALİÇTİR KALBİN SARIYER

ZÜMRÜT YEŞİLİSİN YOKTUR KURUYER

EVLADI FATİH’TEN KALAN KARİYER...



ŞAFAĞIMA DOĞAN NURSUN İSTANBUL

RÜYALARIN ŞEHRİ SENSİN İSTANBUL....



....İSTANBUL BİZE FAHRİ KÂİNAT (S.A.V) EFENDİMİZİN İŞARETİ İLE HAZRETİ FATİH VE ASKERLERİ TARAFINDAN EMANET EDİLMİŞTİR.

AMENETİNE SAHİP ÇIKILMADIĞINDA DA; SAHİP ÇIKMAYANLARA BEDDUA ETMİŞTİR.

Emanetlere sahip çıkmaya mecbur olduğumuzu aksi halde akibetimizin hüsran olacağı gerçeğini asla unutmayalım. Hazreti Fatih’e, Ulubatlı Hasan’a, Lala’ya, onun askerlerine layık olalım...



İLÇEMİZDE DE; İSTANBUL’UN FETİH YILDÖNÜMÜ NEDENİ İLE ÇOK GÜZEL BİR FAALİYET DÜZENLENMİŞTİR....

FETHİYE BELEDİYESİ İLE TÜRK DİYANET SENDİKASI VAKFI MUĞLA ŞUBESİ’NİN ORTAK ÇALIŞMALARI İLE;

FETHİYE BELEDİYE KÜLTÜR MERKEZİNDE 29 MAYIS 2009 CUMA GÜNÜ SAAT 20:00’DE YAPILACAK OLAN TARİHİ YAD ETME PROGRAMINDA;

İsparta Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden; Türk Din Musikisi Bölümü Öğretim görevlisi Dç. Dr. Erdoğan ATEŞ; yönetiminde;

Tasavvuf Musikisi, Rumeli Türküleri, Mehter Marşı, Kahramanlık Türküleri söylenecek...



Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Türk İslam Sanatları ve Tarihi bölümü öğretim görevlisi Prof. Dr. Murat SARICIK

İstanbul ve Fatih konulu seminer verecektir...

Fethiye Belediye Başkanı Behçet SAATCI ve Türk Diyanet Sendikası Vakfı Muğla Şube Başkanı Osman Musluk birer konuşma ile bizleri o mutlu güne, o mutlu günü de bu günlere taşıyacaklardır...

BU ORGANİZASYONU TERTİPLEYEN; FETHİYE BELEDİYE BAŞKANIMIZ SAYIN BEHÇET SAATCI’YA EKİBİNE VE BELEDİYE ÇALIŞANLARINA; TÜRK DİYANET SENDİKASI VAKFI MUĞLA ŞUBE BAŞKANI OSMAN MUSLUK VE YÖNETİM KURULU ÜYELERİNE, BAŞKANLIĞINI YAPTIĞI VAKFIN ÜYELERİNE BÜTÜN KATILIMCILARA ŞÜKRANLARIMI ARZ EDERKEN...

YÜCE ALLAH’TAN FATİHLERE LAYIK EEVLATLAR OLMAYI BİZLERE NASİP ETMESİNİ NİYAZ EDİYORUM....

HAZRETİ FATİH VE ASKERLERİNİN,

DÜN; HAİNLERİN TUZAĞI İLE VATANA CAN OLAN MEHMETÇİKLERİMİZİN ŞAHADETLE MAKAMLARI NUR OLAN KAHRAMAN VATAN EVLATLARININ

ÇANAKKALE’Yİ GEÇİLMEZ YAPAN YİĞİTLERİMİZİN, YURDUMUZU İHANET ÇEMBERİNDEN KURTARAN ECDADIMIZIN VE VATANIN İNŞASI İÇİN ALDIĞI HER NEFESİNDE VATANA HİZMET EDEN BÜYÜK KAHRAMAN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİMİZİ İNŞA EDİP EMANET EDEN GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN

BÜTÜN GEÇMİŞLERİMİZİN RUHLARINA FATİHA...



www.vatanabayrakolanlar.blogspot.com

www.edebiyatdefteri.com

www.kamugazetesi.com

FETHİYEDE YAYINLANAN GUNLUK BEŞKAZA GAZETESİ.....



...

BEŞKAZA GAZETESİNDE

(29 MAYIS 2009 CUMA GUNU "KAYNAKTAN DERYAYA" KÖŞESİNDE YAYINLANMIŞTIR...

RENK VERDİM HİLALİME

RENK VERDİM HİLALİME

28 MAYIS 2009 TARİHİNDE HAKKARİ ÇUKURCA’DA HAİNLERE KARŞI YAPILAN OPERASYON SIRASINDA UZMAN ÇAVUŞ ABUZER DOĞAN (KAHRAMANMARAŞ - TÜRKOĞLU İLÇESİ - BEYOĞLU KASABASI) KAYALIKLARDAN DÜŞEREK ŞEHİT OLMUŞTUR...
MAKAMI NUR, MEKANI NURDUR.
ŞEFAAT YETKİSİ ALAN ŞEHİTLERİMİZE LAYIK OLMAK İÇİN ONLARIN BİZİ "SÖZDE DEĞİL ÖZDE UNUTMADIĞIMIZI" GÖRMELERİ GEREKİR...
ANA - BABASINA, KARDAŞINA, EVDEŞİNE, EVLADINA, SIRDAŞINA (GAZİ), TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNE VE YÜCE TÜRK MİLLETİNE SABIR VE BAŞSAĞLIĞI DİLİYORUM...

ANA BABASINA ATFEN SAYGILARIMLA ARZ EDERİM....


Yurdumun yaylasına, ovasına vuruldum
Yorulmayı bilmedim, şahadetle duruldum.

Kuraklıktan kurtulsun, dağa ektim canımı
Bayrak solmasın diye; feda ettim kanımı.

Kayaların üstüne, zirvelere yazıldım
"Vatan." dendi adıma, yüreklere kazıldım.

Çağlayanlar kıskandı, huşuyla dalgalandım
Renk verdim hilalime, nur renginde allandım.

Hainin yardakçısı, yaraları kaşıdı
Arkadaşlarım beni, omuzunda taşıdı.

Kefenden kan damladı, al yıldızla pullandım
Cennet-i Makam’ına; Fatiha’yla yolladım.

Melekler sıra sıra; Mekânıma geldiler
Bedrin Arslanlarından; selamlar birer birer.

Şefaat yetkisiyle Cennet kapısındayım
Şerefin, haysiyetin, kutsal yapısındayım


Gözleriniz yağmasın, Firdevs yatağındayım
Allah’ın sevgilisi; Resul otağındayım.

KADİR DURAK
(LEBİDERYA)

FETHİYE ŞEHİT AİLELERİ VE GAZİLER DERNEĞİ
BASIN DANIŞMANI

ESER YAZAR ADINA TESCİLLİDİR
KAYNAK GÖSTERİLMEDEN YAYINLANAMAZ

ŞEHİTLERİMİZİN RUHLARINA FATİHA....



www.edebiyatdefteri.com
www.vatanabayrakolanlar.blogspot.com
www.kamugazetesi.com
FETHİYEDE YAYINLANAN GUNLUK
BEŞKAZA GAZETESİ

HİLALLE ONURLANDIM

HİLALLE ONURLANDIM

27 MAYIS 2009 ÇARŞAMBA GECESİ SAAT 23:00 cİVARINDA; VATAN HAİNLERİNİN MAYINLI TUZAĞI İLE;
Uzman Çavuş Muharrem Akalın, erler Oğuz Kır, Samet Koca, Ferhat Bilmez, Muhammet Akdeniz, Aytaç Güney, Fırat Güneş ve Mehmet Solmaz yaralanmışlardır
AYNI İHANET TUZAĞIYLA;

Şehit Uzman Çavuş Ziya Bener (Yozgat - Yerköy), Şehit Piyade Er Özkan Dumlu (Bingöl), Şehit erler Cafer Çelik ve Adil Yıldız (İstanbul), Şehit Er Kemal Özevin (Siirt), Şehit Piyade Er Deniz Demirci (Ankara)... VATAN EVLATLARI VATANA CAN BAYRAĞA KAN OLMUŞLARDIR...
ŞEHİTLERİMİZİN; BABALARINA, ANALARINA, EVDEŞLERİNE, EVLATLARINA, KARDAŞLARINA, SIRDAŞLARINA TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNE YÜCE TÜRK MİLLETİNE SABIR VE BAŞSAĞLIĞI DİLİYORUM...
ŞEHİTLERİMİZİN NEZDİNDE;
BABALARINA, ANALARINA, EVDEŞLERİNE, EVLATLARINA, KARDAŞLARINA, SIRDAŞLARINA VE
GENEL KURMAY BAŞKANIMIZ ORGENERAL İLKER BAŞBUĞ’A SAYGIYLA İTHAF EDERİM....


Ateşten çemberdeyiz, her yere hain sızmış
Demokrasi cacığı; yiyip içerek azmış
Beyin fakiri alçak, soysuz methiye yazmış

İhanet yol alıyor, onun efkârındayım
Hilalle onurlandım; bayrağın kanındayım.

Ellerim kınalanıp; düğün ile yollandım
Ecdadın emaneti; ay yıldızla pullandım
Şerefli tarihimin; sancağında allandım.

Şahadetle nurlandım, Fatih’in yanındayım
Hilalle onurlandım; bayrağın kanındayım...

Aleme nizam veren, asaletten gelirim
Şanla dolu; dünümü, geçmişimi bilirim
Ardımdan ağlamayın; rahmetten kesilirim.

Kutsiyetle sırlandım, Türklüğün şanındayım
Hilalle onurlandım; bayrağın kanındayım.

Gecelere düş girmez, uykuları unuttuk
Hayale sevdalanıp; kalbimizde uyuttuk
Kol kola, sıra sıra; vatan nöbeti tuttuk.

Siperdeki pürnurum; şafağın nârındayım
Hilalle onurlandım; bayrağın kanındayım.

Ali, Osman burada; selam veriyor bize
Ömer azametiyle; "Adil olun." der size
Ebubekir gönlüyle, muhabbet hepimize

"Şefaat." yetkisinde; "Hazret." unvanındayım
Hilalle onurlandım; bayrağın kanındayım.

Mehmet kanı dökenden; anında hesap sorduk
Eşsiz güzel vatana; kastedenleri yorduk
Pirim’in otağında; el pençe divan durduk.

Hamza’yla yan yanayım, Cennet diyarındayım
Hillale onurlandım; bayrağın kanındayım.

Bedrin arslanlarıyla zümrütlere dal olduk
Sahabeyi Kiramla; dillerdeki bal olduk
Kimseye değil; sadece Yaratan’a kul olduk.

Makam-ı Kebir’imde, Resul sofrasındayım
Hilalle onurlandım; bayrağın kanındayım.

KADİR DURAK
(LEBİDERYA)

FETHİYE ŞEHİT AİLELERİ VE GAZİLER DERNEĞİ
BASIN DANIŞMANI

ESER YAZAR ADINA TESCİLLİDİR
KAYNAK GÖSTERİLMEDEN YAYINLANAMAZ...

...
GAZİ OLAN MEHMETLERİMİZE YÜCE ALLAH’TAN ACİL ŞİFALAR VERMESİNİ NİYAZ EDERİM...
ŞEHİTLERİMİZİN MAKAMLARI NURDUR.
YÜCE ALLAH ONLARA ŞEFAAT YETKİSİ VERMİŞTİR.
RUHLARINA FATİHA...
..
www.kamugazetesi.com
www.edebiyatdefteri.com
www.vatanabayrakolanlar.blogspot.com
FETHİYEDE YAYINLANAN GUNLUK
BEŞKAZA GAZTESİ

ATEŞİNİ SEÇİYORUM

ATEŞİNİ SEÇİYORUM

Gözlerine akıyorum
Yüreğini okuyorum
Hasretinin yağmurunu;
Sol yanıma dokuyorum.

Yollarına bakıyorum
Sana ağıt yakıyorum
Senli olan düşlerimde;
Bülbül gibi şakıyorum.

Yalnızlığı içiyorum
Çile keder biçiyorum
Nârın bana köz düşürse;
Ateşini seçiyorum.

Elemleri ekiyorum
Yokluğunu çekiyorum
Viranemin ortasına;
Zakkum, zehir dikiyorum.

Sesin, semin özlüyorum
Gamın, demin közlüyorum
Geleceksin bir gün bana;
Yollarını gözlüyorum.

İzlerine mumlar ektim
Beni kurban, edecektim
Seherimde güneş olup;
Gelmeseydin, gelecektim.

KADİR DURAK
(LEBİDERYA)

ESER YAZAR ADINA TESCİLLİDİR
KAYNAK GÖSTERİLMEDEN YAYINLANAMAZ...

ÖZDE YAŞAYAN ÖZEL ŞEHİR

KAYNAKTAN DERYAYA
LEBİDERYA

ÖZDE YAŞAYAN ÖZEL ŞEHİR

Cilalanmış salonlar, süslü püslü balonlar, oyalanmış kelamlar...
İnsanın genel fıtratı içinde yalan ve gösteriş mutlaka vardır. Sadelikten yana olanlar ise; özellikle hayır ve hasanat konuları ile "Sevgide ve Saygıda Mecburiyetler." olan vazifelerini ifa ederlerken; reklamdan uzak davranış sergilerler.

Bulunduğu, yaşadığı, aş ve iş bulduğu şehrin tanınması için gayret göstermek; "Ahde vefa’dır."
Yani bu davranışı yapmak "Erdemlik." değildir.
Değerler ve görevler "İhmal." edildiği zaman, o değere önem verip; görevini yerine getirene "Erdem insan." gözü ile bakılır.

Denize düşüp can havli ile çırpınan birisine; kimse el uzatmaz ise; denizde çırpınan göz göre göre boğularak hayata veda eder.
Böyle olaylar süregeldiği bir zaman içinde; bir kişi de kalkıp hızla denize atlayıp; boğulmak üzere olan kimseye yardımcı olduğunda; yardımcı olan kimseye "Erdem insan." gözü ile bakılır.

Yerlere atılan çöpleri görüp de; o çöpü alıp bir çöp kutusuna atmadığımızda her yeri çöp kokusu saracaktır. Bu çöpleri bir gün birisi elinde bir poşetle toplayıp, bir kenara, çöp kutusuna attığı zaman çöpleri toplayana "Erdem insan." gözü ile bakılır. Oysa ki; şehri temiz tutmak o şehirde bulunan, nefes alan, yaşayan her insanın vazifesidir.

Şehrin tanınması ve tanıtılması hususu da böyledir.

Bulunduğumuz şehrin nimetlerinden faydalanmaktayız. O halde; bu şehrin en iyi şekilde ülkemizde ve dünyada tanınması için ne mümkünse yapmak da; asli görevlerimizdendir.

İlçemizin nüfusu; 172000, Köy sayısı; 73, Merkez nufüsü: 70000, Merkezdeki mahalle sayısı: 15, yaylaları, ovaları, koyları, plajları, ormanları, yeşil alanları, tarım alanları ile yöre insanına huzurlu bir hayat sunmaktadır.

İlçemize çevremizden ulaşan yol sayısı ise; kısa mesafeden bakıldığında; iki adetmiş gibi görülmektedir.
Halbu ki; ilçemiz, kısa mesafe ile bakılamayacak kadar "Güzide güzellikleri." taşıyan bir azari üzerindedir.
İLÇEMİZİN YENİ AYRI YOLDAN GİRİŞİ BULUNMAKTADIR...

Antalya Korkuteli.... Burdur Tefenni.... yollarını takip ederek bu güzel yere gelmek isteyenlerin yolu; Söğüt’te birleşir. Burdur Gölhisar yönünden gelenlerin yolu ile, Burdur Gölhisar, Antalya Korkuteli Söğüt, Burdur Tefenni Söğüt yönünden gelenler; Anyalya Elmalı’dan Seki yolu ile şehre gelecekleri zaman; Bekçiler, Yayla Kınık istikametini geçtikten sonra yolları; Seki’den gelenlerle yolları birleşir. Antalya Kumluca, Finike, Kaş yolu ile gelenler; Kınık (Antalya İli Kaş İlçesi’ne bağlı) kasabasından hemen sonra Eşen Köprüsünü geçtikten sonra; Kumluova, Karadere (Karadere ve Kumluova Fethiye’ye bağlı) kasabaları yönünden gelenlerle yolları birleşir.

Antalya ve Burdur yönlerinden beş ayrı yol ile ilçemizin arazilerinin bulunduğu giriş yapılmış olur.
Bu yolların hepsi Fethiye merkeze 25 KM mesafedeki Kemer yol kavşağında birleşir ve ahenkle şehre doğru akar. Şehrin girişinde sizi Karamuğa ile Eşen çaylarının birleştiği çay karşılar. Ben burasını Gondollarla akşam gezintisi yapıldığı "Budapeşte’ye benzetirim.", "Volga’nın süslediği Türkmen." kasabalarını andırır. Su şarıltıları ile şehre merhaba derken, şehir size "Hoşgeldiniz." demek için sabaha kadar ayaktadır.


Denizli istikametinden gelenler Üzümlü yolu ile geldiklerinde; Çaliş körfezi gelenlere selama durmaktadır.
Göcek istikametinden gelenlerle, Üzümlü’den gelenlerin yolu; şehrin girişinde birleşir.Şehre doğru akarken içinizi şehrin güzelliklerinin kapladığını hissedersiniz.

Göcek Koyları, Katrancı, Günlüklü ormanla iş içe bir ahenk içindedir. Ruhunuz gönlününüz bedeniniz dinlenir.
O sımsıcak kavurucu yazın yerini nefes aldığınız serinliklere bırakır. Kumluva’dan Patara’ya gitmek istediğinizde yolun her iki yanındaki zümrütten kalma yeşillikler size gülümsemektedir. Karadere’de sahile mutlaka uğrayacaksınız... Deniz bir yandan serinletirken, orman esintisi içinde insanları sizin gönlünüzü ile saracaklardır.

Kumluova, Karadere yönünden Fethiye doğru gelirken; uçsuz bucaksız; Eşen yaylalarının ortasından geçeceksiniz. Eşen’de az nefes alın, sımsıcak insanlar size merhana derken ayranlar size serinlik verecektir. "Fethiye Ayranı." size "İlçemize hoşgeldiniz." diyen yerli imalatçımızdan ikramımız olsun....

Kadıköy yolu; Antalya yayla yolundan gelenlerin Kemer kavşağında varmadan 1 Km mesade; sola dönüşte, Kumluva, Karadere yönünden gelecekler için ise; Kemer kavşağından sağa dönüşte 1 Km. yayla yolundan gidince sağa dönüştedir.
Kadıköy’de soğuk sularından içtikten sonra kır kahvesinde çay yudumlayıp, Saklıkent’e; gitmek için az mesafenizin kaldığını size müjdeliyelim. Yol sizi hiç yormayacaktır. Saklıkent Kayadibi Köyü’nü geçince sağa arabanızı park ediniz..
Hre yere şehirden; sürekli olarak dolmuşlar da çalışmaktadır.

Kemer’in içini mutlaka turlayınız. Tertemiz bir köy havasını soluyacaksınız.
İnsanların size samimi davranışları karşısında huzur bulacaksınız.

Çamköy hemen yolun üzerindedir. Sağa dönerseniz Çamköy’e, Sola dönerseniz Karaçulha ve ver elini FETHİYE....

Göcek yönünden gelirken; Kargı köyünde Yalçın Yörük Çadırlarına uğrayıp müzede bir kahvaltı yaparsanız, yörük tarihi hakkında engin bilgiler edineceksiniz. Rehbere ihtiyaç hissetmiyeceksiniz. Çünkü ürünlerin üzerinde her türlü bilgiler yazılı olarak ziyarete açık ve ziyaretler ücretsiz...
Çitlik beldesi çalış körfezi ile neredeyse iç içe; az ileride Fethiye sizi bekliyor...
Çalış plajı kumsalı ile, denizi ile sizi karşılıyor....
Bir Yörük çadırımız da; çalış’da var... Buradaki müzede ziyaretlere açık ve ziyaretler ücretsiz. Yer sofraları kurulu, kahvaltınızı yapınız, akşam gezintisi için sahil bantları az ileriden başlıyor.

Şehre merhaba derken; şehir size "Hoşgeldiniz, safa getirdiniz." diyor...
Ölüdeniz’e mi gideceksiniz. Hemen şuracıkta; Günlükbaşı’nı geçince 14 Km yolunuz var. Yeni garajın yanından Taşyaka mahallesi’nin içinden geçiyorsunuz; sola döneceksiniz... Ovacık, Hisarönü, Ölüdeniz, Belceğiz yan yana sıralanmış, bir biri ile uyum içinde sizlerden selam alıyorlar...
Efsanelerin yaşadığı Kayaköy’e de buradann gidebilirsiniz. Gözleme ayran ile bir nefeslenin, sonra atlar ile gezinti yaparsınız...
Dilerseniz bir de şehrin öte yakasına geçelim. Şehre geldiniz. Şehrin içinden sahil yolunu takip edip geçtiniz. İleride 1 ve 2. Karagözler mahallesi’ni geçtikten sonra; koylar size "Deniz benim, kum benim, gelin bende eğlenin." diyecektir.
Aksazlar, Boncuklu, Samanlık koyları, tatil köyleri yan yana sıralanmış.... Evet konuklarımız; sağa dönün huzur, sola dönün mutluluk...

Şehir içinde hiç gezmedik...

Karagözler’ şehrin bir yanı. Günlükbaşı, Taşyaka diğer tarafı...
Karagözler şehir merkezini geçince sol tarafınızda... Ünlü Paspatur Çarşısı’na gitmeden FETHİYE’YE geldim dememek için; sarafların, gümüş işlemecilerinin, halıcıların, giyimcilerin, restorantların bir birleriyle yan yana uyum içinde, oya oya işlenmiş olduğunu görmek için buyrun Paspatur’u görünüz.
Balık lokantaları, kapalı pazar yeri; Paspatur ile yan yana...
Fethiye Spor kulübünün çay bahçesinde oturup çaylarınızı yudumlarken; yakamozlar sizi dinlendirecek başka dünyalara götürecektir.

Hemen üst tarafınızda Likya mezarları bulunmakta; akşam, sabah, gece gezebilirsiniz.
Fethiye Kalesi’ndeki bayrak sizi Milli Ruh alemine götürecektir.

Kordonda geziyorsunuz..
Karşınızda "Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez." yazan yazıyı gördünüz... Hüzün kapladı içinizi. "Vatanın asil sahipleri de buradaymış." diyorsunuz içinizden...
Elbette asil sahipleri buradalar. Onlar da size; "Hoşgeldiniz." diyorlar.

Sahilde yürüyüşe devam ediyorsunuz...

Şehitler Abidesi’ni gördünüz, hatıra fotoğrafı çektiriyrosunuz.
Abide’nin karşısında "Fethiye Şehit Aileler Derneği’nden." size çay ikram ediyorlar.

Şehit ve gazi fotoğrafları ile süslenmiş bu dernek binasını ve Şehitler Abidesi’ni şehrimizin belediyesi yaptırdı.
Belediye Başkanımız Sayın Behçet Saatcı’ya teşekkür ediyoruz...
Bu parkın adı Uğur Mumcu Parkı; biraz ileriye doğru yürüyelim mi?
Sahil bandından yürürken karşımızda yolun hemen karşısında camlı güzel bir lokanta dikkatinizi çekiyor... Beyzade Sofrası... Hadi bir iki lokma bir şeyler yiyelim diye içeriye giriyorsunuz. Karşınızdaki adadan sahile, sahilden denize, denizden Beyzade Sofrasına ışıklar yansıyor....

Yukarıda 150 M mesafedeki ışıklar dikkatinizi çekiyor. Lokanta çalışanlarından birisi size; "Orası Şehir Stadyumu.", "Türkiye’de ilçe bazında UEFA standartlarında bir ilk, ışıklı tek ilçe stadı burası." diyor....
Stadın yanı salı pazarı.. Salı günleri esnaf, cuma günleri ise; aynı yerde FETHİYE’NİN üreticilerinin ürünlerini satışa arz ettikleri yer...
Karamuğa çayı şırıl şırıl yanınızdan denize iniyor. Yakamoz ve Bogaziçi Lokantaları az ileride; balıklara bakınız. Yem atmanıza gerek yok, onların yemleri; Boğaziçi ve Yakamoz mutfağından...
Bahriye Üçok Parkı sağınızda kaldı.
Burası da Alparslan Türkeş parkı....
Türk Büyüklerinin büstleri ile süslenmiş....

Şehrin merkezinde Yeni camimizin bahçesinde dinlenip, camimizi ziyaret etmek isterseniz her zaman kapıları açıktır...
Kültür merkezimiz, hükümet konağımız, belediye hizmet binamız yan yanasıralı; sanki kordonda gerdanlık...
Askerli şubemiz, ptt binamız yan yana, askerlik şubemizin karşısında da emniyet binamız bulunmakta...
Karagözler’de de ilçe jandarmamız var. Jandarmamızın yanında da; sahil güvenlik komutanlığımızın binası yer almakta...
Kurumlarımızın yerlerini söylemekteki amacımız ise; hizmet binalarımızın yan yana olduğunu hatırlatmaktı...

Medeniyetlerin bir biri ile buluştuğu ilçemizde; sizlere huzur içinde nefes aldırbildiysek, senenin yorgunluğunu üzerinizden atmanıza vesile olabildiysek, sizleri mutlu edebildiysek; bizler de sizler kadar mutlu olduk demektir.

Gelirken hülyalı enfes bir yoldu FETHİYE
Yüreğinizdeki sevdanın kıvılcımı oldu FETHİYE
Giderken gönlünüze, sevgi doldu FETHİYE...
Sizlerle ahengin zirvesini buldu FETHİYE....

BU ŞEHİR İL OLMAYI HAK EDİYOR
BU İLÇE İL YAPILMALIDIR...
...
....
YAZILARIMIZ...
SAYISIZ WEB SİTESINDE YAYINDADIR
ADIMIZA TESCİLLİ OLAN YAZILARIMIZ VE ŞİİRLERİMİZKAYNAK GÖSTERİLEREK YAYINLANABİLİR

www.kamugazetesi.com
www.edebiyatdefteri.com
www.vatanabayrakolanlar.blogspot.com
FETHİYEDE YAYINLANAN GÜNLÜK "BEŞKAZA" GAZETESİ

UNUT GİTSİN HAZANINI

UNUT GİTSİN HAZANINI

Göz bebeğin derya süsü, bakışların ile göldüm
Huzurumu kaybetmiştim, cemalin güldükçe güldüm
Yüreğimi araladım, sol yanımı sana böldüm.

Kollarımı açtım yana, bağrımdaki şen bülbülsün
Unut gitsin hazanını; gönlün ruhun tenin gülsün.

Elemleri; dönmeyecek uzaklara fırlatalım
Hasretlerin tamamını; gece gündüz uyutalım
Kutsal hilal gölgesinde, mutluluğa şevk katalım.

Beyaz bulut. mavi sema; üzerimize örtülsün
Unut gitsin hazanını; gönlün, ruhun, tenin gülsün.

Billur gibi ışıl ışıl pırlantasın, parlıyorsun
Seherime esintisin, ufkumu sen sırlıyorsun
Kıvılcımın köze döndü, içerimde harlıyorsun.

İkimizin bir bedeni, nur mekâna götürülsün
Unut gitsin hazanını; gönlün, ruhun. tenin gülsün.

Melekler hep sıra sıra, "Buyrun." diye sesleniyor
Bedenimiz nârlı nârlı, kavruldukça hisleniyor
Sevdamızın alevleri gökyüzüne yükseliyor.

Aşkımızı çok görenler iki cihan için ölsün.
Unut gitsin hazanını; gönlün, ruhun, tenin gülsün.

Kederlere veda edip; neşemizi yaşıyalım
Sevgi bize tek adrestir, bizi bize taşıyalım
Her nefeste, her mevsimde; güneş gibi ışıyalım.

Gün doğarken; vuslatımız, maneviyata gömülsün
Unut gitsin hazanını; gönlün, ruhun, tenin gülsün.

KADİR DURAK
(LEBİDERYA)

ESER YAZAR ADINA TESCİLLİDİR
KAYNAK GÖSTERİLMEDEN YAYINLANAMAZ...

AŞKI ŞAHANEM

AŞKI ŞAHANEM

Sen yanımda olunca; karakışta üşümedim
Zerafeti sende gördüm, başka güzel düşünmedim
Geleceğin şafakları, bekler iken üşenmedim.

Bizi çekemeyenlerin; ay’la yıldızını soldur
Rüyalarım senle güler; koşup kollarımı doldur.

Gecelerim yalnız değil, hayalinle süslüyorum
Yüreğimin ortasında, hançerinle hisliyorum
Bulunduğun yönü açıp; kalanları sisliyorum.

Hasretime son vererek; huzuruma keder yoldur
Rüyalarım senle güler, koşup kollarımı doldur.

Senden nida gelmeyince; menekşeler sessiz kalmış
Işıkların pırlatadır; gönlüm ufuklara dalmış
"Neredesin simdi." diye; gülüm bana haber salmış?

Misk’dir nefesinin yeli; özün sol yanıma yoldur
Rüyalarım senle güler, koşup kollarımı doldur.

Saçlarına, kaşlarına, endamına hayranım ben
Nârı Cihan, Nuru aynım; izlerine kurbanım ben
Aşk-ı şahanem yanında; baş eğerek duranım ben.

Cemalini göreyimde; ister öldür, ister oldur
Rüyalarım senle güler, koşup kollarımı doldur.

İmrenirim gözlerine, bakışına kaydet beni
Kavurucu közlerinin; ateşinde kaybet teni
Nar çiçeğim, lalezarım; sıkı sıkı sar bedeni.

Üstündeki nemli sevda; kutsiyetten yağan puldur
Rüyalarım senle güler, koşup kollarımı doldur.

KADİR DURAK
(LEBİDERYA)

ESER YAZAR ADINA TESCİLLİİDİR

KAYNAK GÖSTERİLEREK YAYINLANABİLİR...

24 Mayıs 2009 Pazar

TBMM BAŞKANLIĞINA AÇIK DİLEKÇEMDİR

KAYNAKTAN DERYAYA
LEBİDERYA


AÇIK DİLEKÇEMDİR...

TBMM BAŞKANLIĞI’NA

ANKARA

Muğla iline bağlı Fethiye İlçesi Muğla merkeze 140 KM mesafededir...
Fethiye’nin Antalya’ya yayla yolundan mesafesi; 229 KM’dir. Deyim yerinde ise; Fethiye; Muğla ile Antalya’nın ortasında bulunmaktadır...

Muğla’nın batıya açılan kapısı olan; Yatağan’ın Muğla’ya mesafesi 20 Km’dir...

Fethiyeye bağlı Bekçiler Köyü’nden (Bekçiler Köyü Fethiye’ye 79 km, Muğla’ya 219 KM mesafededir) birinin resmi işi olmuş olsa da; Muğla’ya gidecek olsa; bir gün önceden yola çıkacak; Fethiye’de otelde konaklayacak ve ertesi gün Muğla’ya gidecektir...
Yine Fethiye’ye bağlı Karadere ve Kumluova beldeleri; Fethiyeye 65 KM mesafede, Muğla’ya 205 Km mesafededir...

Oysa ki; Yatağan; Aydın sınırı bundan çok daha kısa mesafelidir.
Denizli Muğla, Muğla Aydın, Muğla Antalya mesafeleri ve Fethiye’nin Dünya’da en uzun kıyı şeridine sahiline uzunluğu olan tek ilçe olması, kıyısında en fazla koy bulunması, uçsuz bucaksız vadileri. nefes olan yaylaları göz önünde tutularak, turzime canlılığın da hesapları yapılarak; Fethiye’nin vilayet yapılması için gereğinin yapılması bölgede turizm ve tarımda canlılığa sebep olacaktır...
Muğla merkeze çok uzak olması ve resmi işler nedeni ile merkeze gidilmesi gerektiği gerçeği ile baş başa kalan insanların bir çoğu yapacağı ticari faaliyetleri bu yılgınlıklardan dolayı yapmaktan vaz geçmektedirler...

Fethiye vilayet olur ise;
Dalaman Çayı Muğla il sınırını, Bekçiler köyü Burdur İl sınırını, Kaş Antalya il sınırını belirler...
Dalaman, Göcek, Üzümlü, Karaçulha, Kaş (Antalya’ya bağlı), (Antalya/Kaş’a bağlı; Kınık, Fethiye’ye bağlı Kumluva ve Karadere beldelerinin üçü birleştirilir--- üçü bir ilçe olur) böylece Fethiye; altı ilçeli bir il olmuş olur...
Bu konunun ehemmiyeti ise; bölgeye canlılık getirmesi olacaktır...
Fethiye’nin coğrafi konumu, tarım ve turzim merkezi olduğu gerçekleri ile hareket edilerek vilkayet yapılmasını arz ve teklif ederim...
SAYGILARIMLA...

KADİR DURAK
(LEBİDERYA)

FETHİYE ŞEHİT AİLELERİ VE GAZİLER DERNEĞİ
BASIN DANIŞMANI
...
SAYGIDEGER OKUYUCULARIM
BU DİLEKÇEMİN SAYIN VEKİLLER TARAFINDAN İLGİLENİLMESİNİ SAĞLAMAK VE İLGİLİ MAKAMA ULAŞABİLMESİ İÇİN MÜMKÜN OLDUĞU KADAR YERLERE ULAŞTIRMANIZI SİZLERDEN ÖNEMLE RİCA EDİYORUM...
BU MAİL ŞU ANA KADAR BİR ÇOK YERDE YAYINLANMAKTADIR...
SİZLERE DÜŞEN İSE BU YAZIYI DAHA ÇOK YERLERE ULAŞTIRMAKTIR...
FETHİYE’NİN VİLAYET OLMASI DEMEK;
ÜLKE EKONOMİSİNE CANLILIK DEMEKTİR...
FAZLADAN BİR MİLYON İNSANIN BU YÖREYİ ZİYARET ETMESİ DEMEKTİR...
YENİ İŞ VE İSTİHDAM DEMEKTİR...
SAYGILARIMI SUNUYORUM....

HALAYLA UĞURLADIM SALAYLA KARŞILADIM

HALAYLA UĞURLADIM SALAYLA KARŞILADIM

HAKKARİ ÇUKURCA’DA 11 MAYIS 2009 TARİHİNDE VATAN HANİNLERİNİN MAYINLI TUZAĞI İLE AİLESİNİN ADANA İKAMET ETTİĞİ JANDARMA KOMANDO ER LOKMAN TEKİN ŞEHİT OLMUŞ; JANDARMA KOMANDO ER YUSUF POLAT YARALANMIŞTI....
JANDARMA KOMANDO ER YUSUF POLAT 13 MAYIS 2009 TARİHİNDE ŞEHİT OLDU...
ŞEHİDİMİZ YUSUF POLAT’A ATFEN...

ŞEHİDİMİZE VE BÜTÜN ECDADIMIZA FATİHA...

ŞEHİT YUSUF POLAT’IN ANTALYA İLİ KAÇ İLÇESİ KASABA BELDESİNDE İKAMET EDEN ANASINA BABASINA KARDAŞLARINA TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNE VE YÜCE TÜRK MİLLETİBE BAŞSAĞLIĞI VE SABIR DİLİYORUM...

ŞEHİDİMİZ YUSUF POLAT’IN BABASI HÜSEYİN POLAT’A SAYGILARIMLA ARZ EDERİM....


Sevdasıyla doyduğum, kaynağımın gözünü
Bağrımın gülistanı, ciğerimin közünü
Gönlümün gül diyarı, yüreğimin özünü
HALAYLA UĞURLADIM, SALAYLA KARŞILADIM...

Aklımın tamamını, fikrimi, irfanımı
İki cihan nefesim; ömrümü, fermanımı
Derdimin ilacını; çaremi, dermanımı
HALAYLA UĞURLADIM, SALAYLA KARŞILADIM...

Şerefle, şanla dolu; kutsiyet bucağına
Yenilmeyen kahraman; ecdadın kucağına
Maneviyat mabedi, Peygamber Ocağı’na
HALAYLA UĞURLADIM, SALAYLA KARŞILADIM...

Kınaladım, süsledim; bayrağımla alladım
Şalımı mendil edip, mendilimi salladım
Ruhumla oyaladım, yüreğime pulladım
HALAYLA UĞURLADIM, SALAYLA KARŞILADIM...

Bedenimin hapsini; sağımı, sol yanımı
Zerre hücreme giren; kılcaldaki kanımı
Hayatıma yön veren; can evimi, canımı
HALAYLA UĞURLADIM, SALAYLA KARŞILADIM...

Sonsuz huzura erdim, ezan sesi duyunca
Sineme hançer girdi, hicranı dokuyunca
"Ah ben ölseydim." dedim; salalar okuyunca
HALAYLA UĞURLADIM, SALAYLA KARŞILADIM...

Karakışı yaz eden, yuvamın sıcağını
Huzur-u Mahşer’deki; kurtuluş sancağını
Gözlerimin bebeği, Cennet açacağını
HALAYLA UĞURLADIM, SALAYLA KARŞILADIM...

Sizlerin; Mehmetler’in; adaşı, evladımı
Ulubatlı Hasan’ın; sırdaşı, evladımı
Şehitler Sultanı’nın; kardaşı, evladımı
HALAYLA UĞURLADIM, SALAYLA KARŞILADIM...

KADİR DURAK
(LEBİDERYA)

FETHİYE ŞEHİT AİLELERİ VE GAZİLER DERNEĞİ
BASIN DANIŞMANI

ESER YAZAR ADINA TESCİLLİDİR
KAYNAK GÖSTERİLMEDEN YAYINLANAMAZ...

BAYRAKLA KARŞILADIM

BAYRAKLA KARŞILADIM

HAKKARİ ÇUKURCA’DA 11 MAYIS 2009 TARİHİNDE İHANET ŞEBELERİNİN MAYINLI TUZAĞI SONUCU ŞEHİT OLAN JANDARMA KOMANDO ER LOKMAN TEKİN VE BÜTÜN ŞEHİTLERİMZİN MEKANI NURDUR...
RUHLARINA FATİHA...
ŞEHİDİMİZ LOKMAN TEKİN’İN ADANADA İKAMET EDEN; BABASINA, ANASINA,KARDAŞLARINA TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNE VE YÜCE TÜRK MİLLETİNE SABIR VE BAŞSAĞLIĞI DİLİYORUM...
ŞEHİT LOKMAN TEKİN’İN ANASI BERİYE TEKİN’E SAYGIYLA ARZ EDERİM...

Tıpış tıpış yürüttüm, ellerinden tutarak
Üşütmedim yavrumu, ısıttım sarılarak
Dedeye lâyık oldu, alnından vurularak.

RUHUMUN HER YANINI SEVDANLA AŞILADIM
BAYRAKLA UĞURLADIM, BAYRAKLA KARŞILADIM...

Pahalı atlaslardan; elbise alamadım
Seni gezdirmek için, üç kuruş bulamadım
Yemin ettiğin zaman, yanında kalamadım.

CİĞERİMİN İÇİNİ ACIYLA HUŞULADIM
BAYRAKLA UĞURLADIM, BAYRAKLA KARŞILADIM...

Şerefimsin, şanımsın, yarınımsın, dünümsün
Rüyalarım seninle; gecelerim, günümsün
Gururum, onurumsun; nefesimsin, ömrüsün.

VATANIN TOPRAĞINI, ŞAVKINLA IŞILADIM
BAYRAKLA UĞURLADIM, BAYRAKLA KARŞILADIM...

Civanmert yiğidimi, kınalayıp yolladım
Cana can Mehmedimi, can evimle pulladım
Giderken de ardından, yüreğimi salladım.

SENDEN GELEN NUR İLE GÖNLÜMÜ ARŞINLADIM
BAYRAKLA UĞURLADIM, BAYRAKLA KARŞILADIM...

Nehricennet selinde Kevser-i Havz’a doldun
Kutsal yolda yürüyüp, Hamza’ya komşu oldun
Bize şefaatçisin sen; Hak Peygamber’i buldun.

KABİRİNİN ÜSTÜNÜ SIRLARLA PUŞULADIM
BAYRAKLA UĞRLADIM BAYRAKLA KARŞILADIM...

KADİR DURAK
(LEBİDERYA)

FETHİYE ŞEHİT AİLELERİ VE GAZİLER DERNEĞİ
BASIN DANIŞMANI

ESER YAZAR ADINA TESCİLLİDİR
KAYNAK GÖSTERİLMDEN İKTİBAS EDİLEMEZ...

ŞEHİT ANASINDAN MEHMETLERE MEKTUP

KAYNAKTAN DERYAYA
LEBİDERYA

ŞEHİT ANASINDAN MEHMETLERE MEKTUP;

RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH’IN ADIYLA...
ALLAH’IN SELAMI ÜSTÜNÜZE OLSUN;
MEHMETLERİM

Daha dün gibi gözlerimin önünde; tıpış tıpış yürüyüşün...
Daha dün gibi; ağlayışın, gülüşün.
Kollarını iki yana açıp, apalaya apalaya kollarıma gelişin...
Daha dün gibi...
Annneciğimmmm, seni seviyorum... Annemmm... deyişin....
Kınalı kuzum;
Can Mehmedim.. Ciğerparem... Umudum, ışığım, nuraynım, gözbebeğim....MEHMEDİM....
Büyüdün, büyüdükçe yüreğim taştı sevdanla, yüreğim coştu sevginle, yüreğim yüreğine koştu, sevdam sevginle buluştu....
Bizim yüreğimiz bir çarptı...
Cep telefonum yok demiştin...
Yavrum; ciğerim, elde yok avuçta yok... Şimdi alamayız.. Evimizde ancak ki; çorba kaynıyor, ama sana söz yavrum, ilk ameleliğe gittiğimden kazandığım para ile sana da kendime de cep telefonu alacağım demiştim...

O gün akşam üstü; geç kalmıştın da; sen gelene kadar o yağmurda kapının önünde beklemiştim...
Sana ulaşamamak, sesini duyamamak; zulmün kıskacı olmuş, boğazıma kement atmıştı...
Sana ulaşamamak ömrün törpüsü olmuştu...
Sokağın diğer ucundan geldiğini görmüştüm... Isındım, içimi sıcaklığın kapladı...
Yüreğim ellerimin içinde; sen yüreğimin içinde... Ben senin gülezar yüreğindeyim...
Nasıl ısınmam ki; canım geliyordu... Canım yüzüme gülüyordu... Yine coçukluğundaki gibi kollarını iki yana açtın...
Kollarıma koştun...
Annemmmmm, seni seviyorum... diyordu gözlerin....
O gün soframızda; soğan aşı vardı... Üç gün kaldı ana... Üç gün kaldı... Üç gün sonra.. Senin oğlun MEHMETLERE CAN OLMAYA, BU VATAN KAN OLMAYA GİDİYOR ... DİYORDUN...

SÜLÜSÜNÜ ALMIŞIN, ONUN İÇİN SIRADA BEKLERKEN GEÇİKMİŞİN....
CANIM YAVRUM...
ERTESİ GÜN SÜLÜS PARASI İLE... İKİNCİ ELDEN İKİ TELEFON ALMIŞIN... BİRİNİ BABANLA BANA VERDİN... BİRİNİ KENDİNE ALDIN....
ANAM; BU GÜN AKŞAM AKKADAŞLARIM GELECEKLER... ONLARA BÖREK HAZIRLA... ÇAY İKRAM EDELİM...
Mahallenin suskun yiğidi askere gidecek....
Mahalledeki canlarına veda edcek... Sen ufak tefek hazırlık yap... Ne varsa, Allah ne verdiyse; ikram da bulunalım... demiştin...

KÖREBE OYNADINIZ KAPI ÖNÜNDE... SİZLERE ÇAY HAZIRLARKEN ÖYLE MUTLUYDUM Kİ;
BABAN DA SİZLERLE SAKLAMBAÇ OYNADI...
Siz çay yudumlarken; sek sek oyun çizgilerini çizdim...
Yakar top oynarken beni de "Ebe sensin ana." demen yok mu?
"Oğul ne anlarım ben yakar toptan." diyemedim... Oyun bitesiye ebelikten kurtulamadım... Ama hiç yorulmadım... Yavrumla yan yana koştum durdum...
Dayanamadın; anam yorulmuş.. diye düşünüp... yere oturdun.. oyunu bozdun...
Gece sabah olmuş, gün ağarmış, ezan sesleri ruhumuza yanşımıştı...
İki gün sonra; seni kınaladık... Alnına, saçlarına, avuçlarının ortasına kınalar yaktık....

Mahallenin gençleriyle; evin önünden yola çıktık... Sen ellerini sallarken, seni götüren arabanın arkasından bakakaldık...
Her gün kan ve göz yaşı... Her yer ihanet başı dolmuştu... Vatanımın yiğit civanmertleri; Şahin bey’in haykırdığı gibi; "Vurun mehmetlerim namus günüdür." dedikçe; namussuz hainler yerden mantar gibi bitiyordu...
O kan kusan silahlarını, o hainler nereden buluyordu. Nasıl barındıyordu... Nasıl sevk edebiliyordu.. Ekmek, aş yok diye televizyonlarda feryat edenler bu paha biçilemez silahlara parayı nerden buluyordu...
Kimseler bunu düşünmedi, kimseler hainin kaynaklarını kurutmaya gayret etmedi...
Hain gece MEHMETLERİ vurdu... Gündüz "Timsah gözyaşları döktü."
Hainler; "Her yerde MEHMETLERE tuzak kurdu...
Söyleyin söyleyin bana "Hain alçaklardan kim kim kim hesap sordu?"...
Birileri; bizim paramızla "Hainlere sofra kurdu."
MEHMETLER OLMAZSA KİM, KİMLER KORUYACAK BU YURDU...
VE;
BENİM MEHMEDİM DE;
MEHMETLERİM GİBİ
HAİNLERCE
HAİNCE VURULDU...

KINALI KUZUM; CİĞERPAREM, YAVRUM, BİRTANEM... ÖMRÜMÜN MEDARI İFTİHARI, AKLIMIN İLMİ İRFANI CANIM EVLADIM...
İHANETİN MİHMANDARLARI TARAFINDAAN VAHŞİCE VURULDU....
HAİNLERDEN; KİM KİM KİM HESAP SORDU?
EVLETLARIM;
MEHMETLERİM....
SİZ BİZİM CİĞERİMİZSİNİZ... YÜREĞİMİZ, GÖZLERİMİZ; VATAN, BAYRAK, TOPRAK DİYEN SÖZLERİMİZSİNİZ....
BU VATANIN ÖZ VE HAS EVLATLARI, HELAL SÜT EMMİŞ KAHRAMANLARI SİZLERSİNİZ....


ANALARINIZ, BABALARINIZ, KARILARINIZ, KIZANLARINIZ; SİZLERLE HER ZAMAN GURUR DUYMAKTALAR...
SİZLER BİZLERLE BİRSİNİZ....
SİZLER VATAN GÜL, DERYAYA GÖL, SİZLER KAHRAMAHNLIK TÜRKÜSÜNDE BÜLBÜLSÜNÜZ...
SİZLER KARA SEVDIMIZSINIZ...


ARDA KALAN YİĞİTLER
ALÇAKLARDAN;
KAN BEDELİNİ, CAN BEDELİNİ ALACAK OLAN SİZLERSİNİZ....
CİVANMERT MEHMETLERİM...
SİZLER BİZİM YÜREKLERİMİZSİNİZ...
MİRAÇ’TAKİ MEHMETLER SİZLERLE NURLANMIŞTIR...
SİZLER; ŞAHADETİN EŞSİZ LEZZETİNİ YUDUMLAYAN MEHMETLERLE PÜRNUR OLDUNUZ, PIRLANTA OLDUNUZ, BILLURLAŞTINIZ....
SİZLER; MİRAÇ’TA HAZRETİ HAMZA’NIN KOMŞUSU OLAN MEHMETLERE ULAŞTINIZ....
SİZLER YÜREKLERDE YAR.... GÖNÜLLERDE NUR OLDUNUZ...
SİZLER KINALI KUZULARSINIZ...
SİZLER SONSUZ HUZURLARSINIZ...

SİZLER SİNEMİZDE TAŞIDIĞIMIZ MANEVİ ONURLARSINIZ....
MEHMETLERİM...
BEN ANAYIM, SİZİN ANANIZ...
EVLADIMI CANIMI VERDİM...
SİZLERE YÜREK SERDİM...
SİZLER DE BENİM ÖZ BE ÖZ EVLATLARIMIZSINIZ...
SİZLERLE AYNI SATFA HAİNLERDEN HESAP SORMAYA YEMİN ETTİM...
SİZİN GÖZLERİNİZDEN, EVLADIMIN YÜREĞİNDE ÖPERİM...
MEHMEDİM İÇİN GÜNDÜZ GÜLER.. RÜYALARIMDA GÖZYAŞLARIMI YÜREĞİME DÖKERİM...
SİZİN HASRETİNİZİ SİNEME EKERİM...
SİZEDİR, SİZİN İÇİN BÜTÜN EMEKLERİM...
HAİNLERDEN HESAP SORUKTAN SONRA; SAĞ SALİM OLARAK DÖNEMİZİ
DİZ ÇÖKEREK BEKLERİM...

ALLAH YAR VE YARDIMCINIZ OLSUN;

BEN CANIM YAVRUMU, YİĞİT MEHMEDİMİ;
KINALADIM YOLLADIM, EZANLA UĞURLADIM... BAYRAKLA KARŞILADIM... KUR-AN’LA NURLADIM...
CİVANMERDİM; CANIM YAVRUM,
MAKAMIN; FİRDEVS-İ CENNET OLSUN...

PEYGAMBERİMİZ FAHRİ KÂİNAT’IN GÖNÜL SOFRASINDA MUHABBETİN BOL OLSUN....

BAHARIM OLDUN

BAHARIM OLDUN


Dünlerin hüznünü unuttur bana
Boyuna, huyuna, meftunun sana
Gel de sol yanıma, dol kana kana.

Güneşle beklerken rüyamı buldun
Sonbahar geçerken, baharım oldun.

Viran içindeydim, çile çekerdim
Sinemin üstüne hasret ekerdim
Gönül sofrasına, zehir dökerdim.

Aşkın kaynağından; hazlarla doldun
Sonbahar geçerken, baharım oldun.

Kıskaç sarmış idi dört bir yanımı
Süslerle bezedin, dar zamanımı
Namınla sırların, bütün anımı.

Silinmez kalemle, kalbe kaydoldun
Sonbahar geçerken, baharım oldun.

Ömrümü adasam; bu bile azdır
Bakışın, gülüşün; en enfes nazdır
Bana yaşattığın; ateşli yazdır.

Kutsal hedefimde; mabede yoldun
Sonbahar geçerken, baharım oldun.

Şafağın narına gülle erensin
Çile erteleten, dert giderensin
İki Cihanıma pürnur verensin.

Buzları eriten, ısıtan koldun
Sonbahar geçerken, baharım oldun.

KADİR DURAK
(LEBİDERYA)

ESER YAZAR ADINA TESCİLLİDİR
KAYNAK GÖSTERİLMEDEN İKTİBAS EDİLEMEZ...

TÜRKİYENİN ÇİÇEĞİ

KAYNAKTAN DERYAYA
LEBİDERYA

TÜRKİYENİN ÇİÇEĞİ

Dört mevsimin bir arada yaşandığı, dört mevsimde toprağından ürün alınan, kavucu yaz ile, dondurucu buz aynı anda görülen, billur tadında berrak suları, temiz havası, denizle dağın, yaylayla ovanın, kum ile ormanın yan yana olduğu bir yöremiz...

Ülkemizin ve dünyanın her yerinden insanların birlikte nefeslendiği, tarlasından beslendiği, yüreklerin hislendiği, kötülüğün ve şerrin sislendiği; güzellliğin, zerafetin, letafetin süslendiği, nakış nakış anadolu oyası olan, medeniyet abidesi şehrimiz....

Dünyanın en uzun deniz ile karanın birleştiği kıyısına sahip tek şehri...

Karabel’de kar varken; Belceğiz’de denizinde serinlenen, Aladağ avcılara geçit vermezken; Göcek’te kanaryaların bahçelere renk verdiği, yaylasında serinleninirken; çayların deryalarla buluştuğu lebideryaların ahenginde dinlenildiği, yar çiçekleriyle kar çiçeklerinin birlikte raks ettiği şehrimiz....

Termik santrallarıyla; aş olan, ormanı yandığında gözlerimizde yaş olan, yerlilerinin yad ellerden gelenlerle kardaş olan, gizler dünyasından çekiciliği kendisinde yaşatıp; sırlıyla sırdaş olan güzide mekânımız...

Zeytin, narenciye, sebze ve meyvenin köylüsünü, gelen ziyaterçilerinin de şehirlisini güldürdüğü, bütün insanların huzur atmosferinde güldürüldüğü diyarımız...

Ölüdeniz, Saklıkent, Çalış, Boncuklu, Aksaz, Samanlık, Katrancı, Günlüklü, Göcek, Eşen, Girdev, Kelebekler, Üzümlü, Eşene, Kumluva, Karadere, Kadıköy, Çamköy, Çitflik, Karaçulha ve efsane güzellikleri bağrında yaşatan Fethiye; Dalyan, Sarıgerme, Beyobası/Yuvarlak, İztuzu, Gelin Tepesi, Lİkya Mezarları, Marmaris, Bozdoğan, Datça, Kargı, Gümbet, Turgut, Yalıkent, Halıkent, Güvercinlik ve Dünyanın gözbebeği Bodrum; Beçin, Selimiye, Güllük, Ören ve ormanla ufuğun birleştiği Milas; Yatağan’dan sağ tarafa yönelen; Bordum’a selam yollar... Sike’den Milas’a yol su olup akar... Bir yanı Bafa gölü, diğer yanı Didim...
Bu şehir en güzel şehir dedim...

Yatağan’ın az ötesi; Kavaklıdere... Nefes olup, gölge verir... Gölgesinde dinlendirir...
Yatağan’a selam diyen Muğla’ya merhaba diyerek bir nefeslenir....

Biraz sonra Ula’yı geçip; Sakar’dan Gökova’ya akacağım diye heveslenilir...

Sola dönersin Marmaris ağaçlı yeşil yol, sola bakarsınız Gökova’nın enfes güzelliği cezbeder...
İleriisi Köyceğiz....
Çamuru ile; şifa dağıtır... Şifalı içmeleri ile; romatizmaya, siyetiğe doktorluk eder....

Ortaca; Sarıgerme’ye, İztuzuna yelkendir.
Ortaca; Tepearası’ndan Dalyan’a inerken sola, Dalaman’a geçişte sağa dönünce yüzünüze gülümser...
Ortaca’nın içinden; Dalyan’a ilerlerke yeşil ağaçların ve leykel yuvalarının ahengiyle dinlenilir...
Gölbaşı, Ekşiliyurt, Oruçlar, Kemaliye ve Dalyan....
Kızılturt, Yeşilyurt, Fevziye sonrası Sarugerme....
İlşerisi Dalaman... Az geçince ormanlar ve Şerefler...
İleride Göcek rapmalarının düzlendiği "Göcek Tüneli...."
Dalaman, dünyayı yöremize taşır, havalanından gelen her uçak sesi, ya hasretleri buluşturacak, yada "Yeni seneye merhaba şimdilik elveda ey güzel şehir." demektir...
Dalaman; canlılık demektir, Dalaman; hasret demektir, Dalaman; sıla demektir, Dalaman; gurbet demetir...

Dalaman ve Milas-Bodrum havaalanları TÜRKİYE demektir...

Meyveleri ecza dolabı, tarlaları portakal sahası, ıhlamurları ses ayar cihazı, sazlıklarından yapılan ney’ler seslerin ahengi, turunçları kan rengi, karabiber, yenidünya verimde bütçe dengi...

Buzlu dondurma ile kavurucu temmuza inat ferahlar insanlar...

Yamaç paraşütçülerinin, su sporcuları ile buluştuğu, şehrin adının göklere ulaştığı, güzelliklerin bir birine kavuştuğu yöremiz...

BURASI FETHİYE, BURASI DALAMAN, BURASI ORTACA, BURASI KÖYCEĞİZ, BURASI MARMARİS, BURASI DATÇA, BURASI ULA......

BURASI KAVAKLIDERE, BURASI YATAĞAN, BURASI MİLAS, BURASI BODRUM....

VE;
BURASI MUĞLA....

Antalya yönünden gelişte; sahil yolundan; Kumluca, Finike, Demre, Kaş’tan sonra; Kaş’a bağlı Kınık beldesinden hemen sonra; Eşen çayı üstündeki köprüyü geçince Muğla il sınırına gelinir, sol taraf Kumluova, Karadere ve uçsuz bucaksız sahil, seralar yan yana iç içe...
Antalya’dan yayla yolundan; Korkuteli’ni geçince; Burdur yönünden gelenlerle Söğüt Beldesinde buluşulup; Muğla yoluna yönelinilir. Bekçiler Köyü’ne gelindiğinde Muğla il sınırına "Merhaba." denilir...Sol yanınız Seki... Biraz ilerisi Karabel...
Antalya sahil yolu ile; yayla yolu; Kemer’de birleşir...
Sonrası Fethiye...
Denizli yönünden gelişte; Üzümlü beldesine ulaşınca dürbünle Fethiye sahili seyredin...
Şehitler Tepesinde;
"ŞEHİTLER ÖLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ." yazsını göreceksiniz... Size "Hoşgeşdiniz." diyen "Nurlu." bir ses "Hissedecek." bu ses ile; "Hisleneceksiniz..."
Denizli’den çıkıp Kale’yi geçince; Ula yoluna yönelince; Muğla merkeze, köyceğiz yoluna yönelince; Köyceğiz, Ortaca, Dalaman ve Yine efsane güzelliklerle bezenmiş Fethiye sizi karşılayacak...
Aydın yönünden gelişte; Çine’yi geçince Muğla sizden selam alacak; size, "Hoşgeldiniz." diyecek; Kavaklıdere, yatağan....
Söke yolundan gelirseniz; Bafa gölü ve Selimiye’yi geçinde; Milas sizi karşılayacak... Milas’ı geçmeden sola dönerseniz "Ören’e.", ileriye giderseniz; on dakika sonrası havalanı solunuzda, 12 dakika sonra solunuz Güllük, 20 dakika sonra; Güvercinlik’tesiniz...Sonra; dünyanın gözbebeği; Bordum.....
MUĞLA İNCİYSE; FETHİYE PRILANTA, BODRUM YAKUT...
MİLAS PLATİN... DALAMAN ALTIN... YATAĞAN GÜMÜŞ, KAVAKLIDERE LÂL, ULA KEŞİFİ HENÜZ YAPILMAMIŞ PAHA BİÇİLEMEZ MADEN...
KÖYCEĞİZ HAYATIN KENDİSİ; SAĞLIK SIHHAT... KÖYCEĞİZ DEMEK, DOKTOR DEMEK...
ORTACA; MUĞLA İLE FETHİYE’NİN ORTASINDA; İNCİYLE PIRLANTANIN İKİSİNİDE KENDİNDE BULUNDURAN CELBEDİCİ GÜZELLİKLERİN SEMALARA YÜKSELDİĞİ YERİMİZ...
İŞTE SİZE "TÜRKİYE’NİN ÇİÇEĞİ."

TÜRKİYE’NİN ÇİÇEĞİNE KARADAN; YEDİ AYRI YOLDAN GİDİLEBİLMEKTEDİR...
HAVADAN İKİ YOLU BULUNMAKTADIR...
"TÜRKİYE’NİN ÇİÇEĞİNE." DOKUZ YOLLA ULAŞILIR...

İŞTE SİZE ŞEHRİ CENNET


GÖNLÜMÜZÜN GÜR ÇİÇEĞİ
MEVSİMLERİN SIR ÇİÇEĞİ
YER YÜZÜNÜN NUR ÇİÇEĞİ.

EŞSİZ GÜZEL BİR MEMLEKET
İŞTE SİZE ŞEHRİ CENNET...

LETAFETİN MİR ÇİÇEĞİ
SEVDALARIN YAR ÇİÇEĞİ
BUZUN, KIŞIN KAR ÇİÇEĞİ.

BU TOPRAKLAR MİSK ZERAFET
İŞTE SİZE ŞEHRİ CENNET...

FETHİYE İLÇE OLARAK; DÜNYADA DENİZE KIYI SINIRI EN UZUN OLAN, YÖREMİZDİR...

MUĞLA İSE; İL OLARAK AYNI ÖZELLİKLERE SAHİPTİR...

EŞSİZ GÜZELLİKLERİN BİR ARADA OLDUĞU YER YÜZÜ CENNETİ OLAN BU YÖREMİZİ GÖRMEYENLERİN GÖRMELERİ DİLEK VE TEMENNİSİYLE...

GÜL YÜREKLERİNİZ; YÜZÜNÜZDE KARANFİL YAPRAĞI OLSUN...
...
KADİR DURAK
(LEBİDERYA)
FETHİYE ŞEHİT AİLELERİ VE GAZİLER DERNEĞİ
BASIN DANIŞMANI

FETHİYE BEŞKAZA GÜNLÜK GAZETESİNİN "KAYNAKTAN DERYAYA" KÖŞESİ YAZARI...

YÜREĞİM SENDEN YANA

YÜREĞİM SENDEN YANA

Ateşinde eridiğim
Uykudan önce; hayalinle
Düşlerimde;
Nezaketli sesinle, nefesinle
Ömrümce
Sonsuzlsuzluk deryasında; hep seninle, hep seninle
Huzura eriştiğim,
Sevdiğim.
Sensin;
Bedelsizce,
Yüreğimi verdiğim...

Karanfilim, lalemdir
Cemalin...
Mahkumun oldum.
Seninleyken;
Sarsılmaz bir kuvvet,
Güç yetmez bir kudret...
Sensizken;
Kaynakları kuru
Siması sarı
Rüzgârda savrulan
Meçhul bir garabettim.
Sensiz;
Sararır, solar; benzim, betim...
Yolumu gösterenim;
Sözlerine hasretim.
Sönmeyen ışığımsın;
Gözlerin meşalemdir...

Uzat ellerini
Ellerinden tutayım.
Kement olsun kolların
Kollarında yatayım.
Yüreğini aç bana
Gönül panayırında
Yüreğimi;
Bedesizce; yüreğine satayım.
Uzaklarda sanma beni
Senin yüreğindeyim
Gögüs kafesindeyim,
Bensizken hüzünlenme
Senin nefesindeyim,
Sinenin kafesinde
"Sedvam." diye öteyim
Coştur "Aşk." sellerimi...
Uzaklara at, unut unut artık dertlerini...

Sinemi serdim sana
Sevdanı resmeylerim
Hayalini büst ettim
Şafağıma süs yaptım.
Unvanını üst ettim
Gökyüzüne as yaptım
Beni sana mest ettim,
Tenimi paspas yaptım.
Zerafet çeşmemsin sen
Susuzluğum son buldu
Billurların hasısın sen
İçerim kana kana
Yüreğim senden yana...

KADİR DURAK
(LEBİDERYA)

ESER YAZAR ADINA TESCİLLİDİR
KAYNAK GÖSTERİLMEDEN İKTİBAS EDİLEMEZ...


www.kamugazetesi.com
www.edebiyatdefteri.com
www.vatanabayrakolanlar.blogspot.com

ADAM OLMAK İSTİYORUM

KAYNAKTAN DERYAYA
LEBİDERYA

ADAM OLMAK İSTİYORUM

Bütün insanlara "Hak, hukuk." karşısında eşit davranmak; bütün canlıların "Haklarına hürmet etmek.", evrende var olan "Kıymetlerin." devamı için uğraş vermek, insanın başlıca vazifesidir.

Ben adam olmak istiyorum....

Haksızlık karşısında susmayan, güçlünün annacında pusmayan, yetim hakkı yiyip; irin kusmayan "Adam." olmak istiyorum...
İnanç pazarında; nifak satmayan, müslüman mahallesinde; ecdat düşmanı papazlarla yatmayan, Ermeniye Kilise yapmayan; Yaratan’ı terk edip; pula, kula tapmayan; "Adam." olmak istoyorum...

Şarap kadehlerine; sabi kanı doldurmayan, baharı yeni görmüş karanfilleri soldurmayan, mazlumun tüyünü yoldurmayan, güçsüze balyoz kaldırmayan, vatanını koruyan "Mehmetlere." saldırmayan; "Adam." olmak istiyorum...

Cami avlusundan çıkar çıkmaz; gıybet sakızı çiğnemeyen, ülkesinin gerçekleri duruken bunları dikkate almayıp da; AB’yi dinlemeyen, suyun ötesindeki ağabalarıyla dinlenmeyen; "Adam." olmak istiyorum...

Dün kanımızı içen; Yunanlıya, İngilize, Fransıza sarılmayan, Çanakkale’de bayrak olan "Şehidine." darılmayan, kandine saygıda kusur etmeyene gürleyip de ellerin yanında dingin sular gibi durulmayan, vazifesini ifa ederken yılmayan, yorulmayan; "Adam." olmak istiyorum...
Hanımları aşağılamayan, problemler karşısında bocalamayan, üstüne lazım olmayanı kurcalayaman, kendisi gibi düşünmeyeni dışlamayan, sinirlenince en garip kim ise hemen onu haşlamayan, sözlerine; "Küçük dağları ben yarattım." edasıyla başlamayan "Adam." olmak istiyorum...
Beyleri oyuncak gibi görmeyen, doğru konuşanı süründürmeyen, gecenin zifirini sahte ışıltılara büründürmeyen, içini başka dışını başka göründürmeyen "Adam." olmak istiyorum...
Çocuklara kapkaçcılık yaptırmayan, topluluğu yollarından saptırmayan, iplerini başkasına kaptırmayan "Adam." olmak istiyorum....

Yalakalık bilmeyen, rüşvet istemeyen, riyakârı sevmeyen, ihaneti övmeyen, kutsiyete sövmeyen; "Adam." olmak istiyorum.

Büyüğe kıymet veren, sevgiyle yüreklere giren, yüreklerden; kini, nefteri, düşmanlığı deren, sevdasına sinesini seren; "Adam." olmak istiyorum.
Küçüklere şefkat besleyen, gönlünü hakikat ve hakkaniyet ile süsleyen, bağrının derinliklerini bilgi ile donatıp; ilim ile has’layan "Adam." olmak istiyorum...

Yalan yere yemin etmeyen, menfaatler için zifir karanlıklarında yitmeyen, tarihi değerlerine kin gütmeyen, zor ve dar zamanlarda yolunu değiştirip başka yönlere gitmeyen; "Adam." olmak istiyorum...

Makamlara, bol sıfırlı rakamlara, kuş sütü ile kurulan sofralarda verilen ikramlara kanmayan, millet düşmanına yanmayan, süslü, püslü sözlere aldanmayan; "Adam." olmak istiyorum...

BEN "ADAM." OLMAK İSTİYORUM....

ADAMLIĞIN MEKTEBİNDE OKUMAK İSTİYORUM...
ADAMLIĞIN SEMASINA YÜKSELMEK İSTİYORUM...
ADAMLIĞIN OTAĞINDA KURULMAK, ADAMLIĞIN DERYASINDA DURULMAK, ADAMLIĞIN YOKUŞUNDA YORULMAK İSTİYORUM...
BEN "ADAM." OLMAK İSTİYORUM...

MÜDÜR, MÜHENDİS, GARDİYAN, MEMUR, AMİR, ŞEF, DOKTOR, MİMAR, TEKNİSYEN, HEMŞİRE, HASTA BAKICI, SEYYAR SATICI, KALORİFER YAKICISI, MÜDDEYİM, MUALLİM, KADI, YARGIÇ, KABZIMAL, ÇÖPÇÜ, KEBAPÇI, HAHAMBAŞI, HAMALBAŞI, ASKER, POLİS, BEKÇİ, EMEKÇİ, ELEKÇİ, DAVULCU, ZURNACI, KURNACI, TORNACI, PAPAZ, İMAM, MÜEZZİN, RAHİP, RAHİBE, FABRİKATÖR, DEKARATÖR, MEDARATÖR, OPERATÖR...... OLMADAN EVVEL;
ADAM OLMAK İSTİYORUM....
ADAM OLDUKTAN SONRA;
ADAM KALMAK ADAMCA AYAKTA DURMAK, ADAMCA HAYAL KURMAK, ADAMCA SORU SORMAK, ADAMLARIN OLDUĞU MEKANLARA ADAM OLARAK VARMAK... İSTİYORUM
BEN "ADAM." OLMAK İSTİYORUM...
ÖNCE; "ADAM." OLMAK....
SONRA; "MESLEK." BULMAK,
ÖNCE; "ADAM." OLMAK,
SONRA;
"ADAMCA." YAŞAMAK, "ADAM." GİBİ ÇALIŞMAK, "ADAM." GİBİ HEDEFE ULAŞMAK....
"ADAMCA." HİZMETKÂRLIK ETMEK....

BEN "ADAM." OLMAK İSTİYORUM....
BENİ; "ADAMLIK MAKAMINA." ATAMA YAPACAK, TALTİF EDECEK, BANA "ADAMLIK." GÖSTERECEK BİRİNİ TANIYAN VAR MI?

BEN "ADAM." OLMAK İSTİYORUM...

CENNET İLDE TURLUYORSUN

CENNET İLDE TURLUYORSUN

FETHİYEDE FAALİYET GÖSTEREN "ANADOLU GIDA PAZARI’ININ SAHİBİ MALATYALI ÖZCAN BEY’E ATFEN...
ÖZCAN BEY’E VE PERSONELİNE;
SAYGILARIMLA ARZ VE TAKDİM EDERİM...


Dört senelik oy’a değil
Kirli akan suya değil
"Hayrı." hay’a, huy’a değil

Adresinde nurluyorsun
Nar şafakta; harlıyorsun.

Şerrin yolu, yönün olmaz
Senin o gül kalbin solmaz
Üzerinde "Nur." kaybolmaz.

Adresinde nurluyrosun
Pırlantasın, parlıyorsun.

Günün ufku, kaymağısın
Doğruluğun oymağısın
Hasanatın kaynağısın.

Adresinde nurluyorsun
Billur gibi şarlıyorsun.

Zalimlere karşı durdun
Kin, nefretten hesap sordun
Gönlümüze tahtı kurdun.

Adresinde nurluyorsun
Letafeti surluyorsun.

Papaz ile yatmazsın sen
Zift, zifire batmazsın sen
Kula kulluk etmezsin sen.

Adresinde nurluyorsun
Cennet ilde turluyorsun.

KADİR DURAK
(LEBİDERYA)

FETHİYE ŞEHİT AİLELERİ VE GAZİLER DERNEĞİ
BASIN DANIŞMANI

ESER YAZAR ADINA TESCİLLİDİR
KAYNAK GÖSTERİLMEDEN YAYINLANAMAZ...

...
MÜTEVAZİ İNSANLIĞI, SADE HAYATI İLE
FETHİYE’DE GIDA İŞLETMECİLİĞİ YAPAN
VE ""HAYIR YILIN BİR TEK "RAMAZAN" AY’INDA DEĞİL, BÜTÜN ZAMANLARINDA
YAPILMALI Kİ; İNSANLARI 11 AY AÇ KALMASINLAR....""
DİYEN VE REKLAMSIZ HAYIR, HASANAT YAPAN;
"ANADOLU GIDA PAZARI’NIN" SAHİBİ
"ÖZCAN BEY’İ" YÜREKTEN TEBRİK EDİYORUM
ALLAH ONUN VE ONUN GİBİLERİNİN İKİ CİHANINI NUR EYLESİN...


........
İKİ NAYLON TOP DAGITIRKEN.. ÜÇ EMEKLİYE İKİ DÖNER VERİP BÜTÜN TELEVİZYONCULARI GAZETECİLERİ HABERDAR EDENLER... BİR RAZAMAN AYINDA "HAYIR-HASANAT" AKILANA GELENLER...
BİR RAMAZANDA 17 YERDE KENDİ İŞ GRUBUNDAN YEMEK VERİP 100 BİN LİRALARCA İFTAR PARASINI BİLMEM HENGİ FONLARDAN KARŞILAYANLAR....
ÜÇ ÖĞRENCİYE; İKİ KALEM BİR DEFRET İKİ TİŞÖRT BİR ÇANTA VERİP, CİHANI ALEME İLAN EDENLERİN DE OKUYABİLMELERİ AÇISINDAN MÜMKÜN OLDUĞU KADAR YERLERE ULAŞTIRMANIZ DİLEKLERİMLE
SAYGILARIMIZ SUNUYORUM...
...........
www.noktasoft.com
DA İKİ YILLIK DOMAIN TESCILI VE 100 MB LİK HOST SADECE 25 TL DIR
ZIYARET EDEBILRIISSNIZ

BAĞRIMI KÖZLÜYORUM

BAĞRIMI KÖZLÜYORUM

Meltemler yel vurmadan, akşama kara düştü
Hasretin aleş oldu; yüreğim kora düştü
Canevim; gelmeyince, düşlerim dara düştü.

Mirac'dasındır diye; semayı izliyorum
Sesine baş eğiyor, bağrımı közlüyorum.

Uykuyu zayi ettim; geceye seni sordum
Zerafet ışığında; sevgimle hayal kurdum
Kirpiğim kapanmadı, şafağına diz vurdum.

Nuru aynım; kendimi; sevdana sözlüyorum
Sesine baş eğiyor; bağrımı közlüyorum.

Sensizken fecrin feri; ufuğu kaybediyor
Sabahi makamları; nura davet ediyor
Ezan hatırına gel; ömür geldi gidiyor.

Senin kutsiyetini; sinemde gizliyorum
Sesine baş eğiyor, bağrımı közlüyorum

Bülbül buynunu bükmüş, güllere çiğler düşmüş
Gönlüm ızdırabında; ruhum tenime küsmüş
Yokluğunda yazlar buz; karanfiller üşümüş.

Yokuşlarda teklerden; izini düzlüyorum
Sesine baş eğiyor, bağrımı közlüyorum.

Seher yeli esmiyor, rüzgâr bana darılmış,
Kollarım boş kalınca; kimsesizlik sarılmış
Yüreğin mabedimdir; aşkın nârla karılmış

Yollarını beklerken; nidanı özlüyorum
Sesine baş eğiyor, bağrımı közlüyorum.

KADİR DURAK
(LEBİDERYA)

ESER YAZAR ADINA TESCİLLİDİR
KAYNAK GÖSTERİLMEDEN İKTİBAS EDİLEMEZ...

NURA GİDER HEDEFİMİZ

NURA GİDER HEDEFİMİZ

19 MAYIS 1919 KURTULUŞ MEŞALESSİNİN SÖNMEMEK ÜZERE YAKILDIĞI GÜNDÜR...
BU BÜYÜK GÜNÜN HATIRASINA GENÇLERİMİZE HEDİYEMDİR...

Ateş düştü şu bağrıma
Ecel geldi son çağrıma
Çare yok mu bu ağrıma.

KALPTEN KALBE; MENZİLİMİZ
NURA GİDER HEDEFDİMİZ.

Sevdiğimle bir candayım
Sırla kaplı unvandayım
Cennet gibi mekândayım.

TÜRKÜN SÜSÜ MENDİLİMİZ
NURA GİDER HEDEFİMİZ.

Eşsiz zarif güzelleyim
Bana ait özelleyim
Görünmeyen giz elleyim.

TÜRK-İSLAMDIR; BEDENİMİZ
NURA GİDER HEDEFİMİZ.


Dağlarımda sümbül biter
Bağlarımda bülbül öter
Sevgiliye bir gül yeter.

HAK’TIR; AKLİ SELİMİMİZ
NURA GİDER HEDEFİMİZ.

Billur gibi; çayım, nehrim
Pırtadadır; köyüm, şehrim
Doğruluktur benim behrim.

DÜNDEN, GÜNE; BİLİMİMİZ
NURA GİDER HEDEFİMİZ.

Zümrüttendir; yaylam, ovam
Vatanımdır, kutsal davam
Hayat verir; suyum, havam.

AYDINLIKTIR, İLİMİMİZ
NURA GİDER HEDEFİMİZ.

Kıyılarım nazlı çiçek
Sevgiyedir; hassas ölçek
Hep beraber, kini biçek.

MİRAÇ, BEDİR; KANDİLİMİZ
NURA GİDER HEDEFİMİZ.

Yarenliğe köprüyüz biz
Ruh ve beden; saf, tertemiz
Edeplidir, gelinimiz.

AHLAK SÖYLER; BAL DİLİMİZ
NURA GİDER HEDEFİMİZ.

Kıymetlidir; yeşil yaprak
Şehit kanlı; şanlı toprak
Ecdatttandır kutlu bayrak

FERAHLATIR AL YELİMİZ
NURA GİDER HEDEFİMİZ.

KADİR DURAK
(LEBİDERYA)

FETHİYE ŞEHİT AİLELERİ VE GAZİLER DERNEĞİ
BASIN DANIŞMANI

ESER YAZAR ADINA TESCİLLİDİR
KAYNAK GÖSTERİLMEDEN İKTİBAS EDİLEMEZ...

GENÇ NESİL VE ECDAT

KAYNAKTAN DERYAYA
LEBİDERYA

GENÇ NESİL VE ECDAT

Ecdadımızın; "Kabri saadetlerinde." rahat uyuyabilmeleri; torunlarına, miras bıraktıkları evlatlarına bağlıdır.
Onlar; "Haklarını helal etmelerini." şarta bağlamadılar.
Onlar; "Ömürlerinin ilkbaharında.", nisanları görmeden bizlerin huzuru için, bizlerin dik başlı olarak yaşayabilmemiz için, yaşadığımız toprakları kanları ile suladılar. Kanları ile kutsallaşan toprağa ardına bakmadan, gözleri arkada olmadan gittiler.
Çünkü onlar; biliyordu ki; kendi soylarından gelenler, "Asla ve kat’a kendilerini unutmayacaklardır.". Bu düşünceleri onlara huzur verdi. Huzur içinde, huşu ile toprağı yağmurlar gibi sağanak, sicim gibi kanları ile suladılar; vatan toprağını, can tarlası yaptılar.

Bugün bizim üstüme düşen en önemli vazife ise; kopuk yaşadığımız dünümüz ile barışmaktır. Dün ile barışmadan, ecdada sadakat olmaz.
Dün ile barışmayanın; yarınları "Aydınlık." olmaz.

Ecdat toprağa düşerken; 17-20 yaşlarında fidanlardı. Onların evdeşleri, dik başları ile onların yadiğârı olan evlatları yetiştirdiler.
Babalar, evlatları ile cepheye koştu. Baba oğul yan yana, sıra beklemeden "Allah’tan gelene merhaba." dediler.

İnandılar; "Hubbül vatan min’el iman." Hadisi Şerif’ine mazhar oldular.
Onlar; "Vatana kurban oldular."...
Onlar; "Anaların yüreklerinde."; sönmeyen nur olarak parıldadılar.
Onlar; "Gürül, gürül ırmaklara.", kanlarıyla kaynak oldular.

Onlar; "Solmadılar..."
Onlar; "Ölmediler...."

19 MAYIS 1919....
SAMSUN
İSTİKLAL MEŞALESİNİN YANDIĞI YER...
MİLLET TEK YÜREK...
MİLLİ LİDER "YA İSTİKLÂL YA ÖLÜM." DİYEREK NİHA-İ KARARINI İLAN EDİYOR...

BİR MİLLETİN MAKUS TALİHİ BU KARAR İLE DEĞİŞİYOR...
ÇANAKKALE’DE 400 BİN ŞEHİT VERİĞİMİZDE "SİZE ÖLMEYİ MEDERİYORUM." DİYEN KAHRAMAN..
SAMSUN’DA... "YA İSTİKLAL YA ÖLÜM." DİYORDU...
ÇANAKKALE’YE GİDERKEN DÖNMEYİ DÜŞÜNMEYEN YİĞİTLER...
SAMSUN’DAKİ MEŞALEYE; "GÜÇ, KUVVET, AZİM." VERİYORDU..
ONLAR; "YİNE DÖNMEYİ DÜŞÜNMEDİLER..."

ÖLMEYE, ÖLMEYE ÖLMEYE GİTTİLER.. DÖNMEYİ HİÇ DÜŞÜNMEDİLER....

Onların; "Bol sıfırlı." banka hesapları yoktu....
Onlar; "Bu ülke müslüman değil, bu ülke için ölünmez." demediler...
Onlar; "Tarih boyu milletine düşman olmuşlarla aynı safta durmadılar."
Onlar; "Oğuz’dan aldıkları öğütüleri."; Alparslan’ın buyruğu, Fatih’in Türk duruşu, Atatürk’ün kahramanlığı ile yoğurdular...
Çanakkale’de ağabeyleri, Fahri Kainât’la." yan yanaydı...
Onlar; "Çanakkale’den." aldıkları ilham ile; BEDRİN ARSLANLARI." OLDULAR...

BERATLARI; "SABIRDI.....", AŞLARI; "ŞÜKÜR" OLDU....
ONLAR ; SADECE "ALLAH’A." KUL DOLDULAR...
ONLAR "ŞAHADET." KUTSALLIĞINDA "NUR." OLDULAR...
ONLAR; "O ZOR GÜNLERDEN BU GÜNLERE YOL OLDURLAR."
ONLAR; ÖLMEDİLER.... ONLAR DÖNMEDİLER....

BEŞ ADET KURU ÜZÜM, BEŞ ADET ZEYTİN TANESİ, İLE İKİ GÜN NEFİS ÖLDÜRDÜLER....
ONLAR; İKİ LİTRELİK MATARALARINDAKİ SU İLE 15 GÜN SUSUZLARINI GİDERDİLER....

ONLAR; BİZE VATAN VERDİLER....

ONLAR; DÜNDEN, BUGÜNE KÖPRÜ KURDULAR....

ONLAR;
BAYRAK İÇİN, VURULDULAR, VURDULAR....
BU KUTSAL VATANI, ONLAR KURDULAR....

19 MAYIS 2009...
ARADAN YILLAR GEÇMİŞ... ARADAN İKİ NESİL GEÇMİŞ....
SOYUNUN BÜYÜKLÜĞÜNÜ BİLEN; DÜNÜ UNUTMAYAN EVLATTIR....
BİZE BU VATANI EMANET EDEN... KAHRAMAN ECDATTIR....

SOYUNU UNUTMAYAN; VATAN İÇİN ELBETTE BAYRAK OLACAKTIR...
VATAN İÇİN ELBETTE TOPRAK OLACAKTIR...

HEPİSİNDEN ÖNEMLİSİ;
SOYUNU BİLEN;
ASALETİNİ UNUTMAYACAKTIR....
DÜNDEN BÜGÜNE.... BUGÜNDEN YARINA KÖPRÜ OLACAK... ECDADININ BÜYÜKLÜĞÜNÜ YARINLARA GURURLAR TAŞIYACAKTIR....
ŞAHADETİN ONURUNDA; PÜRNUR OLACAKLARDIR...
DÜN; ECDADIMIZ BİZİM İÇİN "TOPRAĞA CAN, BAYRAĞA KAN OLDU...."

BOL SIFIRLI BANKA HESAPLARINDA;
ÖLÜM SATAN İNSAN KASAPLARINDA....
KADEHLERİNE KAN DOLDURAN... KIZILLIKLARINDAN KAN DAMLAYAN KANLI ELLERDE, ŞERLİ DİLLERDE, ZİFTLİ YÜREKLERDE ECDAT UNUTULMASIN...

ECDADINI UNUTAN SOYSUZDUR....

GENÇLER....

BU VATAN KANLA KURULDU...
ECDADA "FATİHA." YOLLAMAK, ECDADIN YOLUNDA OLMAK, ECDADIN RUHUNA DOLMAK, ECDATLA AYNI SAFTA BULUNMAK...
HER GENCİMİZİN ASLİ VAZİFESİDİR....

ECDADIMIZ VAZİFESİNİ YAPARKEN; MÜKAFAT BEKLEMEDİ...
BİZİM GÖREVİMİZ İSE;
ONLARA; LİYAKATLA BAĞLI OLMAK, BAĞLI KALMAKTIR....
ÜLKEMİZİN ÜSTÜNDEKİ KARA BULUTLAR SON BULSUN...
YÜCE TÜRK MİLLETİ İLELEBET PAYİDAR, BAĞIMSIZ, TEK YÜREK OLARAK KALSIN...


YÜREKLERİNİZ; ECDADIMIZIN MAKAM-I KEBİRİ GİBİ NUR OLSUN....

TOPLUM DİN VE TÖRE

KAYNAKTAN DERYAYA
LEBİDERYA


TOPLUM DİN VE TÖRE

Toplumu gereken bilgi donanımı ile eğitmezseniz; kendini din bilgini sanan ve ilan eden fırsatçıların hizmetkârı ederesiniz. Din ticareti yapanlar toplumu töre ve din adına diledikleri gibi yönlendiriler.

ÇÜNKÜ; BİZİM TOPLUMUZ DİN KONUSUNDA "SON DERECE SAYGILI." OLAN TOPLUMDUR. HELE HELE DİN ADAMI OLAN BİRİSİ KENDİSİNE BİR HUSUS DİYOR İSE; BUNU EMİR TELAKKİ EDER...
EHLİYETSİZ BİLGİSİZ İNSANLARIN ELİNDE DİLİNDE OLMAYACAK DEĞERLERİMİZİN BİRİSİ, HEMEN HEMEN EN ÖNEMLİSİ DE DİN KAVRAMIDIR...
BU KONUDA DA SINIFTA KALDIĞIMIZIN GERÇEĞİNİ; ÇETELERİN, SUÇ ARTIŞLARININ YAŞLARA GÖRE AYRIŞTIRLMASI, BEYAZ ZEHİR TİCARETİNİN SİRAYET ETTİĞİ ALANLARI BİR HESABA KATAR İSEK; DİN ADI ALTINDA FAALİYET EDENLERİN DE BU HUSULARDA CEHALETİN GÖRMÜŞ OLACAĞIZ... DİN KAN EMMEYİ EMREDER Mİ.. DİN KONUSUNDA BİLGİLİ OLSAYDIK... TOPLUM BU KÖTÜ KONUMLARDA OLANLARI TECRİT ETMEZ MİYDİ... MÜSLÜMAN OLAN DEVLETTEN VERGİ KAÇIRIIR MI?

Töre adı altında; insanlığa insanca hizmet etmek unuturularak "Vahşet ve dehşet." yayan bilinçsizler yaptıkları "Vahşete." töre derler.

Bir çok yöre ve bölgemizde; her hangi bir konuda "Falan hocaya filan şeyhe soralım bunun dinde yeri var mı?" diye dinle alakası olmayanlara "Akıl." danışılır. "Fikir." sorulur.

Öyle kimseler vardır ki; attıkları her adımı, yedikleri her yemeği, gidecekleri yolu "Hocaya soralım, hoca ne derse doğrudur. Hocanın dediğine göre davranırız...." diye her hareketlerini şeyh dedikleri kişiye sorarlar.
Böylece "Din." bir yandan, din tüccarı zındıkların cehaleti ile farklı olan, cahilce davranışlara basamak yapılır. Diğer yandan da; "Din işte bunlara izin verdi." diyerek dine zarar verdirtilir.

Oysa ki; dinin ölçüsü, şartları, uygulaması bellidir. Değişmesi, değiştirilmesi de söz konusu değildir.

Töre; toplumun rahat ve huzuru için süregelen "Davranışlar manzumesidir."
Son kanlı olay "Töre." olarak yansıtıldı.
Olayın önü, yanı, sağı, solu, altı ve üstü görülmedi. Görülemedi.
O halde; gayet açık şekilde ifade edelim ki;
Bugün belli bölgelerde; kesinlikle şeyhler vardır. O şeyhler ne derse aynen doğru olarak bilinir.
Bir köye elli tane imam ataması yapsanız; şeyh ne derse o doğru kabul edilir.
Şeyh cahilmiş, değilmiş bunun hiç bir önemi yoktur.
Hatta şeyhe cahil diyen, dinden çıkmış kafir ilan edilir.
Bir zamanlar İzmir’de bulunuyordum. Orada gençler birlikte çalışıyorlar, birlikte oturuyorlardı. Bunların çok yaşlı da bir şeyhleri vardı. Bunların şeyh dediği kişi okuma yazma bilmiyordu. Fakat bu gençler o şeyhin her dediğini yerine getirirlerdi. Bir gün bu şeyhin yanına geldim. Elini uzattı avuç içini öptürmek istedi. Ben el öpmem dedim. "İnsanı aleyhilane." dedi. Hayır; "Şeytanı aleyhilane." dedim.
Burada cehaleti görebilmeliyiz.
İnsana lanet okunmaz.
TOPLUMA BİLİNCİ "İYİ YETİŞMİŞ ÇEVRE İLE OKUL" VERİR.

TÜRKİYE’DE DİN BİLGİSİNİ DE OKULLAR VERMEK DURUMUNDADIR.
DİLEYEN DİNİ ÖĞRENMEM DESİN DİLEYEN DİNİ ÖĞRENECEĞİM DESİN. AMA ÖĞRENENE DE; "HİNDİSTANDA YOLA YATAN ÖKÜZ" ANLATILMASIN....
DİĞER DİNLERİ DE ÖĞRETİN AMA DİĞER DİNLERİ İLAHİYAT OKULLARINDA ÖĞRETİN...
ŞİMDİ "DİN ADAMI." DİYE BİR KAVRAM VAR DENİLİYOR. OYSA Kİ; "DİN ADAMI." DİYE BİR KAVRAM HİÇ BİR DİNDE YOKTUR. "DİNİN ADAMI." KAVRAMI VARDIR.
Bu etkenlerin bir rayına oturmasının toplumda şuuru yerli yerine oturması gerekmektedir.
Şehy kavramının halkı yönlendirmesi, din adına yanlış bilgiler vermesi, töre kavranımın yanlış yerlerde kullanılması mutlaka önlenmesi gerekmektedir.
Bunun için her yönü ile eğitim gerektiğine hepimizin kanaat etmesi için., bu denilen konumlarda dikkatle ön çalışma yapmak en doğru neticenin alınmasını hızlandıracaktır.

Din adına ne kadar cahilce davranışlar olduğunun en belirgin olanını; "İstanbul’da bir mesccidde BURANIN SÜTUNLARI CENNETTEKİ EVİNİZİN DİREKLERİDİR, 100- 150 DOLARA ALABİLİRSİNİZ. NE KADAR ÇOK DİREK ALIRSANIZ CENNETTEKİ EVİNİZ O KADAR SAĞLAM OLUR." diye açık açık kürsüde vaaz (!) edildiği gerçeği daha dün gibi televizyonlarda gösterilmiştir.

Dinde "Arz talep." dengesi söz konusu olamaz. Yani şeyhe soru sorulmazsa bu kadar şeyh olamaz diye bir düşünce hatalı bir düşünce olur.
Bir insan dini hususda çok bilgili olabilir. Dinin öğretileceği ve anlatılacağı yer bellidir.
Din konusunda yetkili kurum da bellidir.
Bütün bunlar yerli yerinde olduğuna göre; "Din öğretisi adı altında faaliyet gösteren yer yoktur, ne yapılıyorsa hepsi yetkili kurumun denetimi ile olmaktadır." diyebilir miyiz?
Okullar var memlekette; buna rağmen; izinsiz olarak bir kurs-ders veren kimse olduğunda anında gereği yapılmaktadır...
O halde; kurumlarımızın yöneticilerine çok büyük görevler düşmektedir.

Adamlar (!!!) töre diye 47 kişiyi katledebilir... Bu töre değil. Vahşettir. Günlerce televizyonlar "Töre." konulu programlar yapıyor...
Töre’de kan içmek yoktur.
Törede "İnsan gibi davranmak." vardır...
Bütün bunları öğreti yeri, eğitim yeri de belli.
O halde; gelin şu işi daha fazla ihmal etmiyelim...
Üç yaşında ailede başlayan eğitim ile okulların tamamı bitecek şekilde eğitim konusunu baştan sona ele alalım...
İlköğretim okullarının ilk beş senelik kısmını tamamen "İnsan yetiştirmek, insanca yetişmek, insan olmak, insan kalmak, insanca davranmak." nelerdir. Şeklinde bir düzenleyeme gidelim...
Bunu yaptığımız zaman;
"DİN TÜCCARI." KALMAYACAK...
"İHANET." SON BULACAK..
"HER TÜRLÜ ÇETELER." ÖMRÜNÜ TAMAMLAYACAK...
BÖYLE BİR UYGULAMAYA BU YIL BAŞLARSAK; 20 SENE SONRA KAVGA DİYE BİR İCRAAT KALMAYACAK, TOPLUMDA KAOS BİTECEKTİR....
DİKKATLERDEN KAÇAN YADA KAÇIRILAN BİR ÖNEMLİ HUSU İSE;
"HANİ BU ADAMLAR FAKİR-GARİP ZAVALLI, İŞSİZ-AŞSIZ, AÇ-SEFİL." İNSANLARDI..
AÇ İNSANLARDA; MİLYARLIK SİLAHLAR NASIL BULUNUR... EVİNDE EKMEK OLMAYANIN ELİNDE ELLİ MİLYARLIK SİLAHLAR NASIL BULUNUR?
KANDAN BESLENENLER, SİLAHLARLA ÖLÜM KUSANLAR, ŞARAP KADEHLERİNE KAN DOLDURANLAR BU ADAMLARA MİLYARLIK SİLAHLARI "OYUN OYNASINLAR." DİYE BEDAVA VERMEMİŞTİR HERHALDE...
....
SEVGİ-GÜVEN EĞİTİMLİ TOPLUMLARDA BÜYÜR BÜYÜR BÜYÜR.
EĞİTİMLİ TOPLUMLARDA "KAVGA- ŞİDDET- VAHŞET." TUTUNAMAZ...
EĞİTİMLİ TOPLUMLARDA; "CÜZDAN-VİCDAN." AYNI HİZADA OLUR....

DİNİ-DEVLETİ, MİLLETİ- MEMLEKET SEVDASINI ÖĞRETEN VE EĞİTEN AMA BUNLARIN ALT ZEMİNİ İÇİN "İNSAN." YETİŞTİRMEYİ HEDEFLEYEN GÜNLERE, EĞİTİME SELAM OLSUN...

FETHİYEDİR SONSUZ SEVDAM

FETHİYEDİR SONSUZ SEVDAM

Karabel’in seherinin, şafağında sızıyorum
Gönlümün sırlı menzili, aşka ferman yazıyorum
Üzümlü’nün, İncirköy’ün; rüzgârında tozuyorum.

Billur sular, berrak hava; deniz, sahil sonsuz ilham
Fethiye’de ilim irfan, Fethiye’dir benim sevdam...

Göcek’ten ta Eşen Çay’a; ne söylense duyuyorum
Gecelerin karasını; Saklıkent’te yuyuyorum
Belceğiz’in mavisini; seyrederken doyuyorum.

Vatanımın karışına; edemezler kem söz kelam
Fethiye’de ilim, irfan; Feyhiye’dir sonsuz sevdam.

Dalaman’ı geçeceksin, İnlice’ye geleceksin;
Katrancı’nın kıyısına, muhteşemmiş diyeceksin
Kargı, çitflik yöresinde; zümrüte el değeceksin.

Tarih, kültür bir arada; dünden yarınlara selam
Fethiye’de ilim, irfan, Fethiye’dir sonsuz sevdam.

Kumluova, Karadere; kıskandırır Antalya’yı
Gidev, Eşen yaylaları, buluşturur düz ovayı
Çalış, Aksaz, Bocuklu’da; yudumlarsın, misk havayı.

Yürektedir yaşatıla, bağrımızda; sevgi, ilam
Fethiye’de ilim, irfan, Fethiye’dir sonsuz sevdam.

Oksijeni bir başkadır; amtosferde sis, pus olmaz
Kordonunda çay içerken; yüzündeki neşe solmaz
Kıyı boyu dolaşırken yorgunluktan eser kalmaz.

Yaz baharı, kışı, güzü; nurdan şaheser vesselam
Fethiye’de ilim, irfan, Fethiye’dir sonsuz sevdam.

KADİR DURAK
(LEBİDERYA)

FETHİYE ŞEHİT AİLELERİ VE GAZİLER DERNEĞİ
BASIN DANIŞMANI

ESER YAZAR ADINA TESCİLLİDİR
KAYNAK GÖSTERİLMEDEN YAYINLANAMAZ...


www.noktasoft.com

LÜTFEN ZİYARET EDİNİZ

2 YILLIK DOMAIN TESCILI VE 2 YILLIK 100 MB HOST SADECE 25 TL DIR
BİLGİLERİNİZE

ADAMLIĞI NAMERTLERE KURBAN ETTİK

ADAMLIĞI NAMERTLERE KURBAN ETTİK

Hem yat, hem de kat almışlar, mahallenin şebeğine
Kinli lensle süs yepmışlar, riyalı göz bebeğine
Döner kavşak yaptırmışlar, insanlığın göbeğine.

Nur kokulu şafaklara, ziften kara kurum ektik
Adamlığı, yiğitliği; namertlere kurban ettik.

Şehit olan kahramanı, kabristana koyup geldik
Anlık günlük eğlenceyle, yüreklerden aşkı sildik
Soyu bozuk soysuzları; asaletten asil bildik.

Medeniyet arar iken; uygarlığı yardan ittik
Adamlığı, yiğitliği; namertlere kurban ettik.

Hamam, imam, papazları birbirine karıştırdık
Maskelenmiş suratları, avlularda barıştırdık
Dışımızı ütüleyip, içimizi kırıştırdık.

Mazlumların dertlerine; nemelazım deyip bittik
Adamlığı, yiğitliği; namertlere kurban ettik.

Domuzları besleyene; tomar tomar teşvik verdik
Müslümanın mabedine; papayla kol kola girdik
Hainlerin gelişinde; yollarına ipek serdik.

Ecdadın can tarlasına; nifak adlı fidan diktik
Adamlığı, yiğitliği; namertlere kurban ettik.

Sevda, sevgi yere düşmüş, kurtaracak yok mu onu?
Hangi yöne gidiyoruz; ne olacak bunun sonu?
Büyük millet uykudayken; kim bozacak bu oyunu?

Beyinleri kir olanın; ardı sıra koşup gittik
Adamlığı, yiğitliği; namertlere kurban ettik.

Brüksel'in tozlu yolu; süslü, püslü konuşturur
Kilisenin sis havası; imanlıyı uyuşturur
Bizi bizim Kâbemize; Hak Peygamber kavuşturur.

Ayağa kalk Ehli İman; küffar ateşinde yittik
Adamlığı, yiğitliği; namertlere kurban ettik.

KADİR DURAK
(LEBİDERYA)

FETHİYE ŞEHİT AİLELERİ VE GAZİLER DERNEĞİ
BASIN DANIŞMANI

ESER YAZAR ADINA TESCİLLİDİR
KAYNAK GÖSTERİLMEDEN İKTİBAS EDİLEMEZ...

GELECEKSİN DİYE DERİN UYKULARA DALIYORUM

KAYNAKTAN DERYAYA
LEBİDERYA

GELECEKSİN DİYE DERİN UYKULARA DALIYORUM

Sevdiğim;
Yüreğimi sevginle doldurdun.
Kimsesizliğimi soldurdun, Beni sevda kaynağıyla buluşturdun.
Yalnız olduğum zamanları unuttum.
Seni tanıdıktan sonra; sonsuz huzur yolunu tuttum. Ardından gelirken yorulmadım. Ellerini tuttana kadar durulmadım.
Yokluğunu çekerken ciğerimde sızı var. Sanki; kızgın bir ok sinemi dağlamış.
Yokluğunda farkında bile olmadan gözlerimden yağmur yağmış, yüreğim sana ağlamış.
Yüreğim ağladıkça; hasretinin ateşi köze dönüp; bağrımı haşlıyor.
Hasretindeyken; uykularım seni bekliyor, rüyalarım seninle başlıyor.
Sevdiğim;
Sevgi kelimesi, insanın gönül sofrasında yer alınca; kelam olmaktan çıkar, hayatın yolu, sinenin solu, sevdanın kolu olur. Sevgiler; yüreğe işledikçe; mana alemi sarmalar insanı. İnsanlığın sır’rı sevgi ile süslenir.

Sevgili;
Sana gelen yollarda mesafeler kısalır. Uzaklar yakın olur. Sonbahar yaza döner, karakış nisan olur. Karlar; aşkın közünde erir, acılar sevdanın özünde neşe olur, hasretler sevgi sözünde sıla olur... Gurbet sevgi ile; kavuşma azmi verir. Kavuşmanın hayali bile yaşama gücü verir.
Sevgili;
Sevgi; hastalıklara şifadır. Dertlere dermandır. Vuslata ferman olur sevgi. Parktaki yeşil çinemler, ormandaki zümrüt dallar, dillerden damlayan ballar, seherde esen insanı ferahlatan yeller. Billur kaynaklardan tükenmez deryalara doğru çağlayan seller, sevgi gücü ile şendir, sevginin gücü kudrettir. Sevginin gücü kuvvetttir, servettir. Sevgi; saygı ve hürmettir.
Can olduğun, can verdiğin canımdasın. Kanımın alındasın. Ciğerimde nefes, bana yaren olan ses, döşümdeki kafessin, çünkü sen manevi eşsiz tad, haz; çünkü sen enfessin.
Sevgili;
Onurum sensin, gururum sensin, pürnurum sensin. Sen bana mutluluk nakşettin. Katmer ketmer seni bende yükselttin. Sen bana; yüreğime hükmettin, beni yüreğine, seni yüreğime hapsettin.
Kimsin, nesin, neredesin?
Bu soruları sormak söyle dursun; neden yoksun, niye görünmezsin, neden şafaklarımı süslemiyorsun, neden neden gönül sofralarımı aşk-ı endamınla beslemiyorsun? Bile diyemiyorum.
Ama;
Senin yokluğunda, gözümden gönlüme damlayan yağmurları silemiyorum, sensiz ne haldeyim bunu bilemiyorum?
Ben senden başka ses duyamıyorum, senin sesine doyamıyorum, senin hasretine-yokluğuna dayanamıyorum, sensiz geçen zamanda bana kıyıyor, senin geleceğin rüyalar için uykulara kıyamıyorum.

Gözlerin derya-deniz, gözlerin gözlerimdeki giz, gözlerin yüreğimde alev aley iz, gözlerimizden okunuyor sevdamız, gözlerimizle biriz, gözlerimizde buluştuk, gözlerimizle barıştık, gözlerimizle bir yüreğe kavuştuk ikimiz.
Bir yürekte ikimiz biriz...
Sevgili;
Sana hasretimde seni yüreğimde buluyorum, seninle doluyorum..
Sevgili;
Neredesin, neredesin, neredesin; sensiz bırakma beni, sensiz zamanlarımda bir değil bin defa ölüyorum, her dirilişimde yeniden seninle doluyorum. Her dirilişimde seni yüreğimde buluyorum....
Bilesinki; nefesimsin sen, seninle nefes alıyorum, rüyalara sen geleceksin diye yeniden derin uykulara dalıyorum.
Düşlerimde seni kollarıma alıyorum...
,,,,
KADİR DURAK
FETHİYE BEŞKAZA GAZETESİ
www.kamugazetesi.com
www.edebiyatdefteri.com
www.vatanabayrakolanlar.blogspot.com

DÜŞLERİM AŞKI BULUR

DÜŞLERİM AŞKI BULUR


Gecenin bir vaktinde tıkırtısını duysam
Seke seke yürüse; ritimleriye doysam
Yarin ayak sesinin, ahengiye uyusam.

Gecelerim süslenir, yalnızlığım kaybolur
Sevgimin denizinde, düşlerim aşkı bulur.

Huzura yelken açtım, hayali yanımdayken
Ömrüm uzuyor ömrüm; nefesi canımdayken
Şöhretim yükseliyor; unvanı şanımdayken.

Hülyalarım büstlenir, kâbuslarım yok olur
Sevgimin denizinde, düşlerim aşkı bulur.

Gözlerinin şavkıyla, şafağa nur saçarım
Güneş doğar bağrıma, karanlıktan kaçarım
Kanadının altında mutluluğa uçarım.

Kollarım vuslatında; tatlı tatlı yorulur
Sevgimin denizinde, düşlerim aşkı bulur.

Ruhum, bedenimle bir yönüne doğru koşar
Gönlümün fırtınası; zirveler, dağlar aşar
Adım atışlarında, yüreğim çağlar coşar.

Yanıma gelişinle; derdim, çilem durulur
Sevgimin denizinde; düşlerim aşkı bulur.

Uzağımda olsada; yar yüreğimde yaşar
Onun mahkumuyum ben; sevdası bana taşar
Onsuz geçen zamanda; halimi gören şaşar.

Hasretini çekerken; keder benden sorulur
Sevigimin denizinde; düşlerim aşkı bulur.

KADİR DURAK
(LEBİDERYA)

ESER YAZAR ADINA TESCİLLİDİR
KAYNAK GÖSTERİLMEDEN İKTİBAS EDİLEMEZ...

10 Mayıs 2009 Pazar

İKİ CİHAN TEK SEVDAMIZ

İKİ CİHAN TEK SEVDAMIZ

ŞEHİT ANALARA VE ŞEHİT ANALARINA İTHAF EDERİM...
ŞEHİT ANALARA, ŞEHİTLERİMİZE, EBEDİ HAYATA İNTİKAL EDEN
EHLİ İMAN GEÇMİŞLERİMİZE FATİHA...

Canımız
Can evimiz
Ömrümüz sol yanımız
Vatan evlat verip;
Hilalimi süsleyen
Bayraktaki alımız,
Canım analarımız;
Hanımız, sultanımız
Onlar bizim saf kanımız...

Bir gün, bir an yeter mi?
Sizindir zamanımız
Sizinledir, sizinle
Nefesimiz, anımız
Siz önde olmayınca
Kararıyor yönümüz
Ertuğrul’la, Fatih’le
Samsun’daki meşale
Antep’te Şahin Bey’le
Sizden gelir ünümüz
Sizlerin sayesinde
Şereflidir dünümüz
Sizsiniz; sizlersiniz
Güneşimiz, günümüz.
Size olan sevdamız
Kısa ömre yeter mi?


Yüreğimizden;
Huşu ile dilimize taşan ses....
Bize öğrettiğiniz
Sevdalarımız;
Renk verdiğim Bayrak
Can verdiğimiz toprak
Gölge bulduğumuz
Gölgesinde mutlu olduğumuz
Nesefimiz olan,
Bize nefes veren yeşil yaprak
Böyle sevdalara olmaz dur durak...
Anlık süslü kelamlarla,
Aşk boğazlamak;
Sizlerden, bizlerden çok çok ırak...
Analarımız, sizlersiniz
Gönül ırmaklarımızdan deryalara çoşan
Erişilmez tükenmeyen zerafet
Sizlersiniz;
Sinemizde sönmeyen güneş olan heves
Size selam olup,
Çağlayanlar yüreğimizden
Hasretinize ağlayanlar
Gözlerimizdeki yağmur
Yüreğimizden...

En yüce; ilmimiz ifranımız
Mübarek analarımızdır.
İki Cihan sevdaları;
Şöhret getirmez.
Ölümsüz sevdalar;
Rahmet getirir.
İki Cihan sevdalarını
Biz sizden öğrendik
Anamızdır, anamızdandır;
İki Cihan tek sevdamız...

KADİR DURAK
(LEBİDERYA)

FETHİYE ŞEHİT AİLELERİ VE GAZİLER DERNEĞİ
BASIN DANIŞMANI

ESER YAZAR ADINA TESCİLLİDİR
KAYNAK GÖSTERİLMEDEN İKTİBAS EDİLEMEZ...

BÜTÜN ANALAR KIYMETLİDİR
BÜTÜN ANALARA SAYGI HÜRMET ŞARTTIR
BÜTÜN ANALARI KENDİ ANAMIZ GİBİ GÖRMEYİ ÇOK ÖZLEDİK...
ANALARIN AĞLAMAMASI İÇİN BÜTÜN ANALARI KENDİ ANAMIZ GİBİ GÖRELİM...
ANALARIMIZIN GÜNÜNÜ KUTLUYOR
SONSUZ HUZUR MUTLULUK İKİ CİHANDA AFİYETLER DİLİYORUM
SAYGIYLA ARZ EDERİM...
LEBİDERYA

ANAMA MEKTUP

KAYNAKTAN DERYAYA
LEBİDERYA

ANAMA MEKTUP

ARZU HÜRMET EDİYOR, ELLERİNDEN ÖPÜYORUM...

Ana; bugün 10 Mayıs 2009 Pazar...
ANALAR GÜNÜYMÜŞ BUGÜN...
ANA BEN BU SÖZLERE DE GÜNLERE DE ŞAŞKIN ŞAŞKIN GÜLÜYORUM...
ANAYA BİR GÜN MÜ AYRILIRMIŞ?

"CENNET’İN AYAKLARI ALTINDA OLDUĞU." MÜJDELENEN ANALAR İÇİN "İKİ CİHANIMIZI VERSEK BİLE, BEDENİMİZİ AYAKLARININ ALTINA SERSEK BİLE." YİNE DE AZ DEĞİL Mİ?
Senden ayrılalı 20 yıl 11 ay 26 gün oldu...
Benimle ağlayıp, ben güldüğümde gülmüştün...
Ana; benden ayrıldığında yanında değildim.
Benim hasretimi çekerken ebedi hayata yolcu oldun...
Ana sen hiç bir zaman ölmedin...
Yüreğim seninleydi...
ANAM;
Sen beni ömrünce yüreğinde taşıdın da; ben seni bir kere omuzuma alamadım...

Hasta olup; yataklara düştüğümde; "salamı." vermişler...
Sen;
"Ben anayım o ölmedi, çıkarın onu sardığınız kefenden, çıkarın, ya onu kefenden çıkarın, ya beni de yanına kefelemeden gömün." diye feryat etmişsin...

Kefenden çıkardıklarında; kollarımı açıp sana bakmışım, seni gördüğümde hasta, hasta yine gülmüşüm...
Ana; benim çilelerim senin çektiğinin yanında "Karanfil bahçesinde dolaşmak, bülbül seslerinde dinlemektir."
Çektiğim çileleri omuzladın...
Ben sızlamadım anam. benim yerime sen sızladın...

Ana; sen beni ömrünce omuzladın,
Ama ben seni bir kere omuzuma alamadım...

Küçücük bebecikken; acıktığımı anlamış, helal sütünle emzirmiştin...
Ekin tarlalarında, dağlarda, davar otlarıken, çobanlık yaparken, yanında gezdirmiştin.
Bana "Senin baban çoban, yanımıza gelme." derlerdi köydeki yaşıtlarımın çoğu...
Sana "Ana biz niye fakiriz, fakirlik çok mu kötü, yalandan da mı kötü ana?" diye sormuştum...
"OLUR MU ÖYLE ŞEY CAN EVİM, CİĞER PAREM BİZİM KAZANCIMIZ ALIN TERİMİZ, ÇALIŞIYORUZ.. BİZ; SİZE HELAL YEDİRMEK, HELALİNDEN GİYDİRMEK İÇİN UĞRAŞIYORUZ, BU PARAMIZIN HER KURUŞUNDA ALIN TERİMİZ VAR." DİYE BENİ TESELLİ ETMİŞTİN...
HANİ KÖYDEN ÇIKMIŞ ÖĞLEN SONU; TARLAYA GİDİYORDUK... sIRA ARMUTLARDAN GEÇERKEN DAYANAMAMIŞ BİR ARMUT KOPARMIŞTIM...
"SEN BANA VURMUŞTUN..." BEN AĞLAYINCA; SENDE YANIMA OTURUP AĞLAMIŞTIN....
BANA; "YAVRUM BU ARMUT AĞACI BİZE AİT DEĞİL, BUNUN SAHİBİ VAR, ONUN İÇİN BAŞKASINA AİT BİR ŞEY SAHİBİNDEN HABERSİZ ALINIR İSE; HELALLİK İSTEMEMİZ GEREKİR... YA SEN, YA BEN BU HELALLİĞİ ALAMADAN ÖLÜRSEK, YA BİZ BU ARMUTLARIN SAHİBİNDEN HELALLİK ALMAYA GİTTİĞİMİZDE BUNLARIN SAHİBİ ÖLMÜŞ OLURSA; O ZAMAN NASIL HELALLİK ALABİLİRİZ, ÜZÜLME YAVRUM ÜZÜLME HADİ, SANA VURUR MUYUM BEN YAVRUM? SEN BENİM YARIMSIN, SEN BENİM YARİMSİN... SANA NASIL VURURUM YAVRUM...? BAŞKASINA AİT BİR MALI ALINCA DAYANAMADIM... HADİ YAVRUM GİDELİM HADİ BENİ; ANANI SEVİYORSAN GÜL, NE OLUR GÜL YAVRUM." DİYE BENİ BAĞRINA SARMIŞ, SAÇLARIMI ÖPMÜŞTÜN...
GÖZLERİMDEN DAMLALAR SEVİNCE, YÜZÜMÜN HÜZNÜ GÜLÜMSEMEYE DÖNMÜŞTÜ...
Ana okulları okuttun...
Okuma yazmayı hiç bilmedin ama anacığım; ne öğrendiysem senden öğrendim...
Haram ne demek, helal ne demek, Hak- hakikat, hakkaniyet nedir? Bunları ben senden öğrendim...
ANAM;
İnsanlığı, insanca davranmayı senden öğrendim...
"Bismillah." demeyi sen öğrettin.
Vatanı sevmeyi sen öğrettin...
Muhammedi övmeyi sen öğretin...
İnsana değer vermeyi senden öğrendim...
Okuduğum okullarda "İnsanlık." diye bir ders görmedim.
"İnsanlarla diyaloglar." dersi yoktu...
"Hak ve hakkaniyet." dersini okullarda okumadım...
"Saygı ve samimiyet.", "Sevgi ve güven." derslerini görmedim ben okullarda bu dersleri okumadım... Bunları ben senden öğrendim...

ANA;
BEN SENİN HAKKINI NASIL ÖDERİM?

ANAM;
Ecdadı, evladı, anayı, atayı, tarihteki şerefimi senden öğrendim...
Ermenilerin yaptığı zulmün neler olduğunu, dedemin başının gövdesinden ayrılarak nasıl şehit edildiğini, ninemin dayısının nasıl paramparça edildiğini sen anlattın...

Kozluk çayında Ermenilerin yaptığı zalimlikleri senden öğrendim....
İstiklâlin ve istibâlin ne olduğunu senden öğrendim...

20 YIL 11 AY 26 GÜN EVVEL SEN EBEDİYETE GİTTİN...

SENİN SON YOLCULUĞUNUN ARDINDAN; 4 AY 20 GÜN SONRA TORUNUN EVİMİZE SOLMAYAN GÜL, MİRAÇ’TAN GELEN NUR OLDU... EVİMİZE SÖNMEYEN GÜNEŞ DOĞDU...

BİR HAFTA ADINI DİYEMEDİK...
BİR HAFTA SONRA; ŞAFAK ZAMANI RÜYAMA GELİP; "TORUNUMU BANA NİYE DEMEDİN." DEMİŞTİN... "ANA SENİ BEKLİYORUM, HER GECE RÜYALARIMDA SANA GELİYORUM, SENDEN ADI NE OLSUN DİYECEKTİM.. ANA ADI NE OLSUN...?" DİYE SORDUM...

TORUNLARININ ADLARINI HEP SEN BELİRLEMİŞTİN...
EBEDİ HAYATA GİTTİKTEN SONRA TOIRUNLARININ ADLARINI YİNE SEN SÖYLEDİN ANAM...

ANAM;
MEKÂNIN NUR SENİN..
MAKAMIN ONUR SENİN
NEHRİCENNET KAYNAĞINDA KEVSER-İ HAVZ BAŞINDASIN...
ANAM;
HER GECE BENİM KARŞIMDASIN...
ANAM;
GÖZLERİMİN YAŞINDASIN
ANA;
OMUZUMDA, BAŞIMDASIN...
SEN YILDIZSIN, SÖNMÜYORSUN
SEN GÜNEŞSİN ÖLMÜYORSUN
SEN BİR GÜLSÜN SOLMUYORSUN
ANA;
BENİMLE BENİMLE YAŞIYORSUN
YÜREĞİMDE COŞUYORSUN
SEVDA OLUP ÇAĞLIYORSUN
ANAM;
BEN HASTA OLDUĞUMDA
YİNE Mİ AĞLIYORSUN?
ANAM;
EFSANE KUTLU SEVDASIN
ÖLMEYECEKSİN, ÖLMÜYORSUN...
EBEDİYETE GİDENLERE FATİHALAR GÖNDERİYORUM
BEN ANAMI HER GÜNÜMDE HAYALİMDE
HER GECEMDE RÜYALARIMDA GÖRÜYORUM
ANA SEVDASINI;
SEVGİ DESENLERİYLE;
BAĞRIMA, GÖNLÜME, RUHUMA ÖRÜYORUM
ANAM;
ŞAFAKLARIMIN SÜSÜ SENSİN
KARANLIĞIN NUR ÖRTÜSÜ SENSİN
SEVGİ OLUP;
RÜYALARIMA ESEN SENSİN
SENİN YOKLUĞUNDA ERİYORUM
ANAM;
SENİN MÜBAREK HUZURUNDA
BÜTÜN ANALARIMIZIN ELLERİNİ HUŞU İLE ÖPÜYORUM...

ONLAR ANALARIMIZ

ONLAR ANALARIMIZ

ANALARIMIZ BİZİM İKİ CİHAN İÇİN ÖLÜMSÜZ SEVDAMIZDIR
ANAMIN NEZDİNDE BÜTÜN ANALARA SAYGIYLA İTHAF EDERİM...
05 HAZİRAN 1988 TARİHİNDE VEFAT EDEN ANAMIN, ŞAHİT OLANA ANALARIN,
ŞEHİT ANALARININ VE BÜTÜN ANALARIN ELLERİNDEN ÖPÜYORUM...

ANAMIN NEZDİNDE BÜTÜN ANALARA SAYGIYLA İTHAF EDERİM...

Kalbimizde taşıyoruz,
Canımız;
Sol yanımız
Nefesimiz, her anımız
Onlar;
Bizim analarımız
Onlar;
Ölümsüz sevdalarımız
Onlarla;
Bir yürekte yaşıyoruz...

Kimisi hızmalı,
Kimisi oyalı yazmalı.
Başımız ağrısa
Uykuları bölünür.
Hasretlerde;
Sabahi makamındaki
Ezan seslerinde bulunur.
Onların yokluğunda
Sineler yolunur,
Söyleyin;
Onlar için değil de;
Kimin için ölünür?
Anaların;
Tamamı; solmayan zümrüt dalı.

Onlar;
Bulunmaz nimet
Onlar;
Erilişilmez servet
Onlar;
Manevi ufuklara nur olan
İlahi bir kuvvet,
Kutsal mekânlarda kudret
Allah’tan kutsal emanet;
Onlar...

Onlar;
Bizim göz ferimiz
Alın terimiz,
Kalubela, kaderimiz.
Onlar;
Analarımız.
Onlar can evimiz, canımız
Onlar
Tertemiz, billur kaynaktan
Yüreğimize sevgi akanımız
Yokluklarında;
Bedenlerimizi; kavuran, yakanımız.
Al bayrağımızda al kanımız;
Onlar...

Vatana evlat veren
Vatan için can gönderen
Karanlık zamanları
Pürnur aydınlığa döndüren
İfrit ateşini söndüren;
Onlar.
Letafet gülezar olup;
Bize el veren, omuz veren
Gündüz güneş olan
Gece rüyalara nur olup giren
Onlar.
Analarımızdır;
Bizlere kol, kanat geren...

Kalbimizde taşıyoruz,
Canımız;
Sol yanımız
Nefesimiz, her anımız
Onlar;
Bizim analarımız
Onlar;
Ölümsüz sevdalarımız
Onlarla;
Bir yürekte yaşıyoruz...


KADİR DURAK
(LEBİDERYA)

FETHİYE ŞEHİT AİLELERİ VE GAZİLER DERNEĞİ
BASIN DANIŞMANI

ESER YAZAR ADINA TESCİLLİDİR
KAYNAK GÖSTERİLMEDEN İKTİBAS EDİLEMEZ...

Ebedi hayat intikal etmiş olan bütün analarımıza ve iman ehli geçmişlerimize FATİHA...

BENİM ANAM ÖLMEDİ

BENİM ANAM ÖLMEDİ

04 MAYIS 2009 PAZARTESİ GÜNÜ MARDİN MAZIDAĞI İLÇESİ BİLGE KÖYÜNDE
ŞEHİT EDİLEN HANIMLARIMIZIN MEKANI NUR OLSUN
29 NİSAN 2009 GÜNÜ DİYARBAIR’DA ŞEHİT OLAN VATAN EVLATLARIMIZIN MEKANLARI NURDUR...
HAİNLER TARAFINDAN ŞEHİT EDİLEN EVLATLARIMIZIN MAKAMLARI NURDUR
HER İKİSİDE VAHŞİCE ŞEHİT EDİLMİŞLERİDR...

YÜCE MİLLETİMİZİN BAŞI SAĞOLSUN...


Kimsesizlik ciğerimi dağlıyor
Mezarının başında gözlerim ağlıyor
Ellerim;
Toprağını eşiyor.
Kalbim;
Anam anam; sen yüreğimdesin diyor...
Anam; sensizken yüreğim şişiyor
Çileler ok olmuş
Çiğerimi deşiyor...
Dilim;
Anam benim anam ölmedi
Benim anam sağ diyor.
Büyüyen sevdam anamı bana bağlıyor...

Anam anam
Nerdesin anam
Niye toprağa gömüldün
Neden neden öldün anam
Ben daha küçücüğüm
Anasızım,
Beni kim emzirecek?
Babasızım;
Elimden tutup kim gezdirecek?
Sensiz ben ne yaparım anam?

Sabah olmuş
Bana ne?
Akşam olmuş
Kime ne?
Güneş doğmuş
Güneş bağrımda soğumuş
Anamın yokluğu;
Gönül soframda zehir olmuş, ağu olmuş
Ciğerime;
Şivanlar, acılar, elemler dolmuş
Benim anam;
Beni bırakıp
Birden bire yok olmuş...
Anam;
Eşsiz bir çiçek iken;
Ecelsiz ölümlerle
Eylül yaprakları gibi
Sararıp, solmuş...
Ölüm satan silahların rüzgârlarında
Anama ölüme savrulmuş
Onun haretiyle;
Bağrım ateşlerde, kavrulmuş
Anam kapkara toprağa dolmuş...

Boynum bükük kaldı
Gözlerim;
Onun uyuduğu yere bakakaldı
Bebeciktim
Ben ağlayınca
Emziridin
Dağ, tepe, tarla, iş demedin
Gönlünce eğlenemedin
Bir gün bile dinlenemedin
Elimden tutup gezdirirdin
Bazan seni canından bezdirirdim
Beni yine yine yine severdin
Her zaman, her nefesinde
Seni üzsem bile beni yine överdin
Ana; yüreciğim yüreğinde kaldı...

KADİR DURAK
(LEBİDERYA)

FETHİYE ŞEHİT AİLELERİ VE GAZİLER DERNEĞİ
BASIN DANIŞMANI

ESER YAZAR ADINA TESCİLLİDİR
KAYNAK GÖSTERİLMEDEN YAYINLAMAZ...

ANALARIMIZIN HER NEFESİNE MEFTUNUZ ONLARIN SEVGİSİ BİR GÜNE SIĞACAK KADAR SIĞ DEĞİLDİR....
05 HAZ,RAN 1998 TARİHİNDE VEFAT EDEN ANAMIN VE BÜTÜN ANALARIN ELLERİNDEN ÖPERİM
ŞEHİT ANALARA, ŞEHİT ANALARINA, ANAMA VE VEFAT ETMİŞ BÜTÜN ANALARIMIZA HEDİYE EDİYORUM...

ONLAR BİZİM İKİ CİHAN SEVDAMIZDIR...

ŞEHİTLERİMİZİN VE İMAN EHLİ GEÇMİŞLERİMİZİN RUHLARINA FATİHA....


www.kamugazetesi.com