KAYNAKTAN DERYAYA
LEBİDERYA
VATANIN SAHİBİNE VEFA NAMUS BORCUDUR
20 Yaşındaydı, ömrünün baharını yaşıyordu. Anasını ve kendinden küçük kardeşini yanından hiç ayırmıyordu. Haksızlığa hiç tahammülü yoktu.
Yiğit, çatal yürekli, gözü pek bir vatan sevdalısıydı.
Kınalandı Peygamber ocağına uğurlandı...
23 Ekim 19991 gecesi, Şırnak Beytüşşebap Gökçe Köyü yakında kamp kurmuşlar siperde bekliyorlar. Hava dışarda buz gibi, kendisi gibi kınalı kuzularla "Vatan nöbetindeydiler."
Birden yağmur gibi mermi yağmaya başladı üzerlerine, gece görüş dürdünleri ve her türlü mühimmatı olan vatan hainleri, televizyonlarda "Açız." nutku çekerken, Mehmetlerimize pusu, baskın, tuzak hazırlarken en ağır paha biçilemez silahları bulabiliyorlardı.
Diledikleri okulda okuma hakları vardı. İstedikleri şehirde oturma hakları vardı. Diledikleri gibi giyinme, yama içme, hakları vardı. İstedikleri yerde çalışma hakları vardı, iş yeri açma hakları vardı. Hatta bir adım öteye; her türlü teşviklerde yararlanma hakları vardı. Ama "Demokrasi." salatası yutturmacasını kendilerine mihmandarlık yapan şerefsizlerin de yardımlarıyla, her yerde havlayan mihmandarları bir taraftan çalışıp göz göre göre "Vatana İhanet." ederken... Diğer taraftan, benim hilalimin altında yaşayan, benim toprağımda karnını doyuran "Hainler." ellerindeki bu paha biçilmez silahlarla, baskın yapmışlar, mermi yağdırıyordu, vatan evlatlarının üzerine...
İhanet maşası uşaklar Vatan Evlatlarına kurşun yağdırıyordu.
Vatanın evladı yan gelip yatmıyor, o soğuk gecede pür dikkat kesilmiş kurşunların geldiği yeri anlamaya çalışıyorlardı. Kurşun her yerden yağmur gibi yağıyordu.
Mehmteler yan gelip yatmıyor, yatanın mışıl mışıl uyuması için can siperane vatanı vatanın altında yatanı, üstünde dalgalanan hilali, yatağında mışıl mışıl uyuyan Bilal’ı bir bilmiş, hepsi için; "Vatanım Ha Ekmeğini Yemişim Ha Uğruna Kurşun." diyordu...
Çatışma artarak devam ediyordu. İki evladımızın "Vuruldum." sesi duyuldu. Birisinin yarsı ağır değildi. İki sıçrama ile siperlere döndü. Fedai’nin yarası ağır, ona bakın, ben iyiyim, Fedai’m canım Fedai’m ağır yaralandı, Hain köpekler Fedaim’i vurdu." diyordu.
İsa Yıldırım Antalya’nın yiğidi. Pınarlı’nın Kahraman evladı. Yumruklarını sıktı, havaya kaldırdı... Allahımmmm bana güç kuvvet ver, beni kardaşıma yardım edebilmem için güçlü kıl." diyordu...
Fedai’yi siperle getirdiler. Baldırından ağır yara almıştı. Sürekli kan kaybediyordu. Koca bir dev. Kan kaybediyordu.
Fethiye’nin Bekçilerden Yiğit Mert Türk Yiğidi Bedrin Arslanı Fedai Kebiz.... Kan kaybetmsin diye...
Antalya’nın Yiğit evladı Türk oğlu Türk İsa Yıldırım Fedaiyi kucakladı, bağrına yapıştırdı.. Eğilerek ilerlemeye başladı...
Dayan yiğidim. Dayan arslanın, Dayan Fedai’m derken...
Fedai gülümseyerek karındaşı kardaşı sırdaşı İsa’ya "Vuruldum, bir daha vuruldum." dedi. Şahadet getiriyordu. Gözleri İsa’nın gözbebeklerinde hazreti Hamza’nın Makamı ile şerefleniyordu...
İsa Yıldırım; Vatana can Bayarağa kan olan Fedai’nin başını ellerinin arasına aldı. Gözlerine bakakaldı. Gecenin ielerleyen saatlerinde mermiler tükendi. 5.5 saat süren bir çatışma... Açız.. diye feryat edenler Vatan evlatlarına tuzak kurmak için mermiyi buluyordu, bombayı buluyordu, mayını buluyordu, silahı buluyordu. Açız diye bağırmaya devam ediyorlar, Açlık perdesinin ardında paha biçilemeyen her türlü silahı temin edebiliyordu. Vatan ihaneti ediyor ama kendine hep çanak tutucu şerefsizleri de buluyordu...
Ama işte yine vatan evlatları Vatan İçin ŞEHİT oluyordu... Bunları hainler, hainlere çanak tutan yalcılar görmüyordu...
İsa Yıldırım; ayağa kalktı; etrafa bakındı, üst ranzada bir kahraman alnından vurulmuştu.
Yan tarafta, bir evladımız daha....
İsa Yıldırım Fedai’nin eşyalarını toplamaya başladı. Her bir eşyasını büyük titizlikle sardı, paketledi. jiletini, traş makinasını, tarağını, havlusunu, çorabını, tırnak makasını, fanilasını, mektuplarını, resimlerini, cep aynasını, cüzdanını, gömleğini, kazağını... birer birer büyük bir dikkatle sardı, paketledi... Çantasına koydu... Onların arasına bir de kendisi mektup yazdı...
Fedai’nin anasına babasına kardaşlarına....
BAKARA SURESİ 154. AYETİ İLE BAŞLADI MEKTUBUNA....
VE SÖZ VERDİ...
BENİ FEDAİ KABUL EDİN ... BEN SİZİN EVLADINIZIM.. DEDİ...
FEDAİ VATAN EVLATLARIMIZ İLE BİRLİKTE UĞURLANDI....
DÜĞÜN ALAYI İLE GİDEN MEHMETLER ... BAYRAKLARLA KARŞILANDILAR...
HALAYLA UĞURLANMIŞLARDI.... SALAYLA KARŞILANDILAR...
ONLAR VATANA BAYRAK OLMUŞLARDI...
HİLLALERLE SÜSLEDİRLER GÖKYÜZÜNÜ...
... YILLAR YILLAR GEÇTİ....
06 HAZİRAN 2009 CUMARTESİ....
İSA YILDIRIM BEKÇİLER’DEYDİ.... ŞEHİT KABRİ BAŞINDA YASİN OKUNDU ONUN UĞRUNA CAN VERDİĞİ HİLALİN GÖLGESİNDE... İSA YILDIRIM ANTALYA AKSU BELEDİYE BAŞKANI OLMUŞTU... YÜCE ALLAH ONA VATANA KESİNTİSİZ HİZMET ETMESİ İÇİN FIRSAT VERMİŞTİ...
O FEDAİSİNİ HİÇ UNUTMAMIŞTI...
KABRİN BAŞINDAN FEDAİ KEBİZ’İN ADININ VERİLDİĞİ OKULA GELİNDİ...
Okulda Fedai Kebiz’i anlatan bir köşe yapılmış, bu köşe Fethiye Şehit Aileleri Derneği’nin başlattığı bir çalışma idi, LEBİDERYA bu tablonun yapılması için her türlü bilgilere ulaştı...
İsa Yıldırım tablo yapılırken; Antalya Pınarlı beldesi Belediye Başkanıydı...
Tabloyu İsa Yıldırım yaptırdı...
İsa Yıldırım Antalya Aksu Belediye Başkanı
Namık Ünal Fethiye Şehit Aileleri Derneği Başkanı
Yüksel Gültekin Fethiye İlçe Milli Eğitim Müdürü...
Birlikte tabloyu açtılar...
"ŞEHİT JANDARMA KOMANDO ER FEDAİ KEBİZ BENİM." Şiirinin şairi LEBİDERYA tarafından okunduktan sonra; Fethiye İlçe Milli Eğitim Müdürü Yüksel Gültekin, Antalya Aksu Belediye Başkanı İsa Yıldırım ve Fethiye Şehit Aileleri Dernek Başkanı Namık Ünal birer konuşma yaptılar...
Sunuculuğunu LEBİDERYA’nın yaptığı bu tören sonunda; İsa YILDIRIM, Şehit Fedai’nin kardeşleri ile birlikte Fethiye’ye Şehit anasının elini öpmeye geldi.
ORADA İSA YILDIRIM ŞEHİT ANASININ ELİNİ ÖPERKEN GÖZLERİNDEKİ SAMİMİYETİ OKUDUM...
HER ŞEHİT SIRDAŞI İSA YILDIRIM GİBİ ŞEHİDİNE VEFALI OLUR İSE; YÜCE TÜRK MİLLETİ AYAĞA KALAKACAK... İHANET MAŞALARI MEYDANI BOŞ BULAMAYACAKTIR...
İSA YILDIRIM ŞEHİT FEDAİ KEBİZ’İN ŞEFAATİNİ KAZANMIŞTIR...
ALLAH EBESİNİN ECDADININ MEKANINI MAKAMINI NUR EYLESİN....