21 Haziran 2009 Pazar

DELİ AHMET-1

KAYNAKTAN DERYAYA
LEBİDERYA

Deli Ahmet 1

Deli Ahmet; Arapgir Aşağı Pağnik (Pağniği Kundi = Küçük Pağnik)’li yani şimdiki Düzce Köylü Muhrat gilin Mustafa’nın oğludur... Bir lakapları da "Kasapların Mustafa’nın Deli Oğlu." diye geçer.
Deli Ahmet daha çcocuk yaşta iken; bir sabahın erken vaktinde, köyden Tepte köyüne gider... Köyden çıkar, Akpınar, İkiz Badem, Kılıç Para yolu ile düğerli kıranına geldiğinde düğerli düzlüğünde lambaların yandığını görür, ürperir. korkar. Fakat düğün haberi vermeye de gitmesi gereklidir. Babası Balkandadır. Kardeşi Ali daha küçük olduğundan yalnız gitmek, evin işlerini yapmak zorundadır. Anasının göz bebeğidir. Anasını yalnız başına nasıl yolalsın bu uzun yola... Gideceği yer dört saatlik yoldur. Dört saatte geri dönüş sürecek sekiz saat. Onun için erken yola çıkar.
Düğerli kıranında bir duralar...
Düğerli düzünde sabaha karşı düğün vardır. Çalgı çalmaktadır.
Oysa ki; köyündeki imamın da sabah ezanını okuduğu duymaaktadır...
Bir kendi köyüne bakaar, bir düğerli düzüne, biraz dinlenir. Sonra yoluna devam eder...

Tepte’ye (Şimdiki Koru Köyü) gelip düğün haberini verir... Tepte’den Cücügen’e (Şimdiki Ormansırtı Köyü) geçer. Orada da düğün haberini verdikten sonra; seher zamanı düğerli düzünde gördüklerini yaşıtlarından birine anlatır... Yaşıtı olan arkadaşı onu muhtara götürür... Muhtar Ahmet’i dinler... Sonra "Bak Ahmet Balkan’da yenildik, geri çekiliyoruz, Balkan’da Türkleri techir ediyorlar, yani mecburi göç başladı. Slavlar bizi oradan kovdular. Her yerde insan cesedi var... Durum çok karanlık... Şimdi duduğumuza göre; Ermeniler ayaklanacaklar... Aman dikkatli olun, Tepteli Burahn Ağa’nın oğlunu kaçırmışlar, bir süredir haber alınamıyormuş... Senin anlattıklarından anladığım bunların gecesi gündüzü yok... Olaki sevinçlerinden davul-zurna çalıyor olabilirler.... " dedikten sonra... Kendi köylüsü olan ve Ahmet’i yanına getiren çocuğa "Yavrum hadi bana Veysel Dayını çağır,,, Davulcu Şükrü’yü alsın bana gelsin..." der.
Çocuk bi koşu Veysel dayına gider.. Veysel Dayı gelir... Davulcu Şükrü yoktur... "Şükrü nerde Veysel?" diye sorar muhtar...
Muhhtar davulcuya boıl para vermişler, Aşutkalı Fahri’nin oğluyla onu düğünlere götüreceklermiş, Aşutkalı Fahri’nin oğlu gelip götürdü." der...
Muhtar acı acı gülümser; "Aşutkalı Fahir ha... Şu dönmenin oğlu Fahri... Hadi bakalım... Mireşoğlu paralarını vermiştir." diye söylenir...
Mireşoğlu tefecilik yapan, kaçak altın satan, dar durumda olanların ufak tefek biriktirdiği altınları ölü fiyatına alan Ermeni saraftır...
Ahmet’e döner "Ahmet, yavrum dik duracaksın, sen Türk oğlu Türksün.. bunu unutma yeter... Yakında insan avı başlatırlar... Hep dikkatli olun... Köyünüzde pek kimse kalmadı... Onun için o köy bir yerde sana emanet... Kendini buna hazırla yavrum..." dediğinde... Ahmet; olayları ve söylenenleri anlamaya çalışıyordur.. Bir yandan da geri dönüşü düşünmektedir... "Muhtar emmi, ben geç kaldım anam merak eder, evde Ali ile anamdan gayri kimse yok... İzin ver ben gideyim..." der... Yola koyulurken... Muhtar; "Veysel sen de git, Ahmet’i götür, sabah geldiği yoldan gitmeyin ama o yolu da gözetleyin, geri dönüşte sen bir gün kal sabah karşı Ahmet’in yola çıktığı saatte yola çık, bakalım şu düğerli düzü düğünü neymiş?." diyerek Veysel Dayı’yı da Ahmet’in yanına katar...

Tepte düzüne geldiklerinde sürsürü ağaçlarında asılı duran bir kakartı görürler... Önce "Korkuluk." sanarlar. Yaklaştıklarında Gençliğe yeni adım atan bir çocuğun asılı sallandığını görürler.. Bu Tepteli Burhan Ağa’nın oğludur.. Göğsüne bir not yazılmış... Veysel Dayı notu alıp okur; notta Ermenice olarak "Pis Türkler hepinizin sonu böyle olacak." diye yazı vardır....
Veysel Dayı mavzerle iki el ateş eder....İki el ateş edilmesi "Acı bir olay var.", tek el ateş; "Baskın yedik.", üç el ateş, "Yangın var." diye her davranışın bir anlamı vardır... Silah sesi duyanlar az sonra oraya gelirler... Burhan Ağa’nın oğlunun cansız bedeni ağaçtan aşağı indirlir... ŞEHİT ÖMERCİK... oraya defnedilir... Şimdi o tepenin adı ŞEHİT ÖMERCİK TEPESİ’DİR...


Gün geceye varmakta, zaman karanlığa teslim olmak üzeredir... Ahmet ne yapacağını bilemez haldedir... Veysel dayı’ya Ahmet emanet edilmiştir... Yola devam ederler... Altlarında Katana Bedir Savaşında şaha kalkan Berat gibi şaha kalkar... Tez zamanda Aşağı Pağniğe gelirler...

Gül Hanım Ağa’nın evinde Uzun Ev denen bölümün ışıkleri yanmakta... Veysel dayı Ahmet bak şu karşı evi iyi belle; orası Kırk göz odaya bedeldir. Eğer gece orada ışıklar yanıyor ise; önemli adamlar köyde demektir.. Şimdi köye girişte bize sorular soracaklar... Kokrmayasın onlar bizimkilerdir... " der...
Köye girişte; beş on kişi Ahmet ile Veysel dayıyı karşılar... İçlerinden birisi Ahmet’i tanır.. "Geçin nerden gelirisiniz bu saatte... Yollar çok tehlikeli, Balkan’da kaybettik, Suriye kan gölü, Şam’da ayaklanma var... Burada da Ermenileri kışkırttılar artık uyku yok bize..." derler...
Gül Hanım Ağa’nın uzun evde; Kolağası Fuat Bey, Konakçılardan Ahmet Efendi, Cevat Çobanlı’nın ablası Sultan Ana; Gül hanım Ağa toplantı halindelerdir.
Ahmet gilin evleri de Gül Hanım Ağa’nın evinden az ilerdeki evdir...

Ahmet ile Veysel dayı ordan geçerken kapı önünde bekleşenler; Ahmet’i de toplantıya davet ederler...
Ahmet daha çocuk yaşta, ilk ciddi toplantıya katılıyordu...
Ahmet’i büyük bir ciddiyetle toplantıya alırlar... Çok önemli konular konuşulmaktadır...
Ahmet Efendi (Ki; Ahmet Efendi, Cevat Çobanlı ve Gül Hanım Ağa Bibi Dayı çocuklarıdır... Ahmet Efendinin oğlu İrfan Konakçı uzun yıllar devletin çok önemli görevlerini ifa etmiştir. Halen İrfan Konakçı’nın evlatları Ankara Bülbülderesi Caddesinde ikamet etmektedirler))... Ahmet’e... "Adaşım, arkadaşım bundan böyle bu köyün ve etrafta bulunan köylerin asayişi ile ilgileneceksin... Ekibi güvendiğin arkadaşlarınla kuracaksın, kimse sana bir şey demiyecek, senin vazifen savunma görevini yerine getirmek,,, iffetimiz sana emanet arkadaşım, can adaşım, karındaşım..." der.

Küçük Ahmet; çevik bir hareketle ayağa kalkar ve "Emredersiniz kumandanım." diyerek tam bir yetişmiş asker gibi selama durur...

Toplantı sabaha kadar sürer... Veysel dayı dışarda beklemektedir... Ahmet "Kumandanım müsaade ederseniz, misafirim var, onu yola katıp geleyim.." der... "Misafirini de buyur et.".. der kumandan Ahmet Efendi, Ahmet’e....
Ahmet; "Kumandanım buyruğununuz başım üstüne ancak yolda gördüğümüz bir konunun açıklığa kavuşması için Veysel dayı’nın hemen yola koyulamsı gerekiyor." deyince; kumandan "Tamam Ahmet yolcu eyle de gel.." diye Ahmet’e izin verir....
Ahmet dışarı çıkar ve Veysel Dayı’yı kenara çağırır; "Veysel dayı bundan böyle bir çalışacağız, senin köyden, Tepte’den, Peküsü’den, Çimen’den kimler varsa ekibimize dahil et, aman Veysel dayı sen bize lazımsın, dikkatli ol... Hadi yolun açık olsun, sağlıcakla kal, Muhtar Emmime selam eyle, sakın ki; bir ekipte çalışacağımızı Muhtar emmime söyleme..." diye Veysel dayıyı uğurlar...

Veysel Dayı; eküf bölgesinden çaya iner, çayın akarından yürür düğerli mevkiine gelmeden; Menişekli ile çatalKaya Mevkii arasında çalgı sesleri duyar... Uzaktan uzağa dinler...Naralar atılmaktadır... Nedir acaaba diye yaklaşacak olur... Ahmet’in dedikleri aklına gelir; "Aman ha Veysel dayı sen bize lazımsın dikkatli ol..." demişti Ahmet...
Biraz daha dikaktle yaklaşır, sürünerek yakınlarına kadar gider,
Davulcu Şükrü oradadır... Aşutkalı fahri’nin oğlu kırnata çalmaktadır... "Dün Burhan Ağa’nın oğlunu Şehit ettiler, onun için eğleniyor alçaklar..." diye söylenir...

Çayı karşıya geçer ve; tekrar geri döner;
Aşağı Pağniğe gelir; Ahmet gile gelip Ahmet’i sorar; Ahmet Büyük Pağniğe geçmiştir... Hemen Büyük Pağniğe geçer.. Ahmet’i bulur durumu anlatır...
Ertesi gün çaya baskın yapılacaktır...
Karar gece boyu herkesten gizlenir... Ahmet aklından geçeni Veysel dayı’ya bile söylemez... Sabahın alaca karanlığında; Domuz Pınarı yoluna yönelirler.. 40-50 kişilik ekip; Kızıl PInar mevkiine gelmeden üç kola ayrılır...
Haberleşme şeklini Ahmet içlerinden sadece birer kişiye söyler... Kızlar PInarı Mevkiine bir ekip; Ekuf’un Tepesine bir ekip, Parmak Kaya meviine de bir ekip yola çıkılır. En tehlikeli bölge Domuz Pınarı tarafındaki Parmak Kaya mevkkine giden yoldur. Çünkü açık alandır.. Mavilik deresini tam karşıdan görmektedir...
Üç ekip Havzannacı Meviinde buluşur....
Bu ekip içinde en yaşlı insan ise; Veysel Dayıdır... (Veysel dayının torunu şimdi Ankara Sincan’da oturmaktadır.)..
Veysel dayı dışındakilerin yaşları 14-18 arsındadır...

Bu yapılan baskın ile; Aşutkalı Fahri’nin oğlu ile cücgenli davulcu Şükrü’yü kaçıracaklardır.. hagi günlerde bu düğünler yapılıyor, onu öğrenmeye çalışacaklardır...

İkisine de bağ evinden alırlar...
Cücügen’e geçeler... Cücügen’e geldiklerinde vakit öğlene gelmektedir...
Muhtara varıp durumu anlatırlar...

Muhtar çok üzgündür.. Çünkü Arapgir karışmıştır... Ayaklanma açıktan açığa yapılmaktadır...
...
DEVAM EDECEK...