KAYNAKTAN DERYAYA
LEBİDERYA
BİR ŞEHİDİN MEKTUBU
Yüce Allah’ın (C:C) ve O’nun sevgilisi Hazreti Muhammed’in (S:A:V) selamı üstünüze olsun.
Bize "Şehit." olmayı nasip eyleyen Hazreti Yezdan’a yüz binlerce hamdü senalar olsun.
Makam-ı Kabir’den, nurani kabirden size sesleniyorum.
Şehitlerin efendisi Hazreti Hamza ile hasbihal içindeyim.
Gönül muhabbeti ile Geylani’nin yüreğindeyim.
Hazreti Satuk Buğra ecdadımlayım.
Oğuz Ata ile Türk otağında, Akşemseddin’le, Eyüp Sultan’la, Hazreti Fatih’le nut mekândayım...
BENİ İYİ DİNLEYİN...
BENİM SÖZÜM;
“LE İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDEN RASULULLAH” DİYENEDİR.
BENİM SÖZÜM;
“EŞHEDÜ ENLA İLAHE İLLLALLAH VE EŞHEDÜ ENNE MUHAMMEDEN ABDUHÜ VE RASULUHÜ.” SÖZÜNÜ DİLİYLE SÖYLERKEN KALBİYLE SÜSLEYENEDİR..
BENİM SÖZÜM;
“HUBBÜL VATAN MİN’EL İMAN.” HADİSİ ŞERİFİNE MAZHAR OLMAK İÇİN GAYRET İÇİNDE OLANADIR...
Domuz etine kasaplık et sınıfı icazeti verenlere. Kanlarımla suladığım toprağımın üstüne, kanımla süslediğim Hilâlimin gölgesinde "Domuz." besiciliği yapılmasına cevaz verenlere...
Hazreti Eyyüb (Kuddise Sirruh), Hazreti Hamza (R.A), Hazreti Ömer (R.A.)’in makamı mukaddesinde huşu içinde Fahri Kâinattın gönül sofrasında muhabbetle şereflenmiş olanlara “Kelle.” Diyerek; evladı vatanın kanını emenlere “Sayın.” Diyenlere...
Benim kanımı döken avuçlarının içi evlatlarınızın ve ecdadınızın kanları ile dolu olanları sofralara çağırıp milletin parası ile yemekler, kahvaltılar verenlere...
Milletin parası ile ABD’lere kadar gidip; gayri müslümleri sağına, soluna oturtup ifrat tertipleyenlere...
Haksızlık karşısında susanlara, Türk Milleti’ne kin kusanlara her yerde imkân sağlayanlarıa ve imkân sağlayanları gördüklerinde pusanlara...
Allah’ın (C.C) Kitab-ı Kerim’indeki; "Allah indinde tek din İslâm’dır." emrine rağmen, dinler arası diyalog başlatıp Allah’ın (C.C) Ayetini inkâr edenlere ve inkârcıların destekçilerine...
Yaratan’ın "Gayri müslimi dost tutmayınız." emrine rağmen gayri müslimleri en yakın dostları görenlere ve gayri müslimi dost tutanı dost bilenlere...
Benden kalan emanetleri göremeyenlere, emanetlerimin kıymetini bilemeyenlere...
Adım ile prim yaparak, adımı ağızlarına sakız edip; perdenin ardında kanımı dökenlerle aynı mekânlarda nefes alanlara...
Rüşvet alanlara, rüşvet verenlere, yalakalık yapanlara, adam ayırımı yapanlara...
Akıtılan “Şehit.” Kanlarının hesabını kan içici sülüklerde sormayanlara...
Kan emici kansızların “Ellerine paha biçilmez silahların.” Geçmesine mani olmayanlara...
Vatan hainlerini besleyen kaynakları kurutmayanlara...
Kapkaç, hırsızlık, zehir tüccarlığı, et tezâhçıları, kalkapazanlara ve bilimumu çetelerin içinde yer olanlara, çetelere göz yumanlara....
Selam bile verseniz; bunun ağır sorumluluğunu Mizan’da veremeyeceksiniz.
Ben sizi izliyorum, gözlüyorum. Siz beni öldü sanıyorsunuz. Üstü geniş dünyada değilim; ilahi adaletin tecelli edeceği yerde; sizlerin yanıma gelmenizi bekliyorum...
Ben; Trablus’ta, Yemen’de, Balkan’da, Kafkasya’da, Kırım’da, Kosova’da, Viyana’da, Endülüs’te, Çaldıran’da, Malazgirt’te, Kösedağ’da, Karakeçili’de, Sina’da, Arabistan’da, Peçenek’de sizler rahat uyuyasınız diye “Yatmadım, uyumadım, dinlenmedim, eğlenmedim.”, “Şehit.” Oldum...
Ben; Alparslan’ın, Gündüzlp’in; Hayma Ana’nın, Yavuz’un, Fatih’in, Ertuğrul’un, Kanuni’nin, Osman Bey’in, Murat Han’ın, Edebali’nin otağlarında bulundum...
İhanet uyumakla gelirken, burunların dibini görmediler; Avrupa, Avrupa dediler... Avrupa saraya kadar sızdı. Ecnebiler, Türk sarayında; Türk’e mezar kazdı.
Her yer yeniden kan oldu, göz yaşı oldu.
Analarımızı yine kınaladı bizleri; “Haydi yavrum Çanakkale’ye.” dedi...
Türk’e durmak yaraşmaz... Ayağa kalktık. Çanakkale’de; Fahri Kâinatımız yanımızdaydı.
Boğazda kanımız var... ÇANAKKALE GEÇİLMEZ... DEDİK..
VATAN İÇİN; BAYRAK SOLMASIN DİYE KANIMIZLA AL VERDİK. ADIMIZLA CAN VERDİK....
SERV GELDİ ÇATTI...
HER YERE SALDIRDI O MEDENİ DENİLEN AVRUPALILAR...
İNGİLİZLER, İTALYANLAR, YUNANLILAR, FRANSIZLAR DÖRT YANDAN HER KOLDAN SALDIRDILAR....
YENİDEN DİRİLDİK... SAMSUN’DA SÖNMEYEN MEŞALE YAKAN BÜYÜK KAHRAMANA “BİZE YİNE ÇANAKKALE’DEKİ GİBİ ÖLMEYİ EMDERDİN, EMRİNİZDEYİZ.” DEDİK...
KIRILDIK; AMA EĞİLMEDİK...
VURULDUK AMA YENİLMEDİK...
SAKARYADA 23 GÜN AL KAN OLDUK NEHRİN SULARINI COŞTURDUK...
ANTEP’DE ŞAHİN BEY OLUP; “VURUN ANTEPLİLER NAMUS GÜNÜDÜR.” DİYEREK BİR YÜREKTE NUR OLDUK. BİR BİLEKTE KOR OLDUK. BİR UFUKTA NÂR OLDUK....
Dumlupınar öncesinde; Polatlı’da Yunanlıyı durdurduk...
Kâzım Karabekir komutasında geçilmez kal’a, ihanet mihmandarlarının zemin bulmaması için; dost sohbetlerinde bilgili ilim sahibi “Lala.” Olduk...
İnönü ile cepheden cepheye koşarken; kumandanımızla birlikte “Onbeş kuru üzüm, bir avuç arpa, onbeş zeytin tanesi.” İle üç gün karın doyurduk.
Elimize geçen unu; çukur kazıp çukurun altına; yere muşambalar, naylonlar serdik, üzerine unlarımızı doldurduk; mataralarımızdan damla damla su ile hamur yoğurduk. Çukur kazıp, çukurda ateş yakıp sal taşların üstünde ekmek, bazlama yapıp tayin hazırladık....
O ekmeğin tadına doyamadık.
Fanilamızı kaynatıp kaynatıp yarı ıslak giyindik....
Bit sardı her yanımızı, bana mısın demedik, “Vatanın her yerini keneler sarmışken, iki tane bitin lafı mı olurmuş.” Diyerek gülümsedik.
Çarıklarımızın altı delindi, ipleri, bağları koptu, yalın ayak yolumuza devam ettik...
Mustafa Kemal’le çağladık; Zafertepe Çalköy’de, Dumlupınar’da, Kocatepe’de...
Uşak’a ulaştık... Manisa’yı geçtik... Yorulmak mı? O da ne?
Durulmak mı?
Bizim kaynağımız TÜRKLÜK olduktan sonra; bizi durdurmak kimin haddine?
TÜRK olduğmuzu hatırlamıştır, bize "DUR." demek kimin haddine?
İzmir’e geldik.
Gavur İzmir değil... Türk İzmir’e geldik... Türk’ün gözbebeği, Çaka Bey’lerin, Emir Sultan’ın istirahat ettiği Türk İzmir...
Bayrağımız al al, ışıl ışıl Kadifekale’de...
Ben Şehit oldum....
Bayramının renginle allandım...
Memleket sevdasıyla pullandım...
Kefensiz uğurlandım...
Benden size İzmir kaldı... İstanbul kaldı, Trakya kaldı...
Benden size Anadolu kaldı...
Emanetime nasıl sahip çıkıldığını görüyorum...
Emanetime sahip çıkmayana; “Şefaat etmeyeceğim, hakkımı helâl etmeyeceğim....”
ÇANAKKALE’DE TOPRAĞIN ÜSTÜNDE UÇUŞAN KARDEŞLERİMİN; HAZRETİ HAMZA’NIN KARDEŞLERİNİN KEMİKLERİNİ BEN GÖRÜYORUM... SİZLER HALA GÖREMEDİNİZ Mİ?
İLAHİ ADALET YER YÜZÜNDE DE TECELLİ EDECEKTİR...
YÜCE ALLAH EMANETE SAHİP ÇIKMAYANIN ÜSTÜNE “MUSİBETLER.” GÖNDERİYOR... SİZLER BUNU DA MI GÖRMÜYORSUNUZ....?
HER GÜN TARFİK KAZALARI OLUYOR, CİNAYETLER İŞLENİYOR, OLUK OLUK İNSAN KANI DÖKÜLÜYOR BUNLAR BU MİLLETİN ÜSTÜNDEKİ MUSİBETLER DEĞİL Mİ?
İHANET ETRAFI SARMALAMIŞ ÇEBBER DARALTIYOR... BU MUSİBET DEĞİL Mİ? SİZ HALA GÖRMEDİNİZ Mİ?
“BANA DOKUNMAYAN YILAN BİN YAŞASIN." DİYEN ZAVALLI; O YILAN KAFASINI KALDIRDIGINDA ÖNCE SENİ VE SENİN EVLADINI ZEHİRLEYECEK BUNDAN HABERİN YOK MU?
"NEMELAZIM." DİYEN BEYİNSİZ... "NEMELAZIM." DEDİĞİN GÜN TÜKENENECEĞİNİ, DÜNYANIN DA, AHİTERİNİN DE KARARACAĞINI ANLAMAMAK BİLE MUSİBET DEĞİL Mİ?
SİZ HALA BUNLARI GÖREMEDİZ Mİ?
EY EVLADI VATAN SİZİ TEKRAR TEKRAR UYARIYORUM...
VE SİZE;
“SOYUNUZU, ECDADINIZI TANIYIN
ŞİMDİ GEÇ KALMADAN HEMEN UYANIN
AYAĞA KALKIN;
VAY HALİNE Kİ; VAY HALİNE
BU NASİHATLERİMİ DUYMAYANIN....”
BEN ÖLMEDİM;
SİZ BANA "ÖLDÜ." DİYORSUNUZ
UYUMAYA DEVAM EDİYORUSNUZ
SİZ BENİ GÖRMÜYORUNUZ
AMA; BEN SİZLERİ GÖRÜYORUM
ADALETİN TECELLİ EDECEĞİ YERDE,
MİZAN’DA SİZLERİ BEKLİYORUM....