KAYNAKTAN DERYAYA
LEBİDERYA
DOMUZ PINARI KIRANINDA UYUYAN YUSUF EYÜP
Birinci Dünya Savaşı bitmiş; hainler Serv’i imzalamış; yüzleri kızarmadan yurda dönmüşlerdir....
Vatan elden gitmekte, vatanı korumak ve kollamakla görevli olanlar zevk-ü sefa içinde uyumaya devam etmektedirler.
Evladı Vatan, kınalı kuzular; beşer onar ömürlerinin baharında dünyayı terk etmektedirler.
ARAPGİR KOZLUK ÇAYI ÜZERİNDEKİ MEYDAN KÖPRÜSÜ VE MAVİLİK DERESİNDE TÜRK’E TUZAK KURULMAKTA, BESLEDİĞİMİZ EKMEK AŞ VERDİĞİMİZ ERMENİLER HER FIRSATTA KANIMIZI İÇKEMTELER
Deli Ahmet’in çetesi her tarafa yetememektedir.
Deli Ahmet ve adamlaı; köyleri dolaşıyor, köylülere “Yarın şu bölgede olacağız, dağ – bayırda işiniz var ise; olduğumuz yere gelip işinizi yapın, aksi halde bizden haber gelmeden kendiliğinizden dağa bayıra çıkmayın.” Diye köylülere her gün haber salmaktadırlar.
Deli Ahmet aynı zamanda asker kaçağıdır. Ama; yöreyi ondan başka muhafaza edecek kişmse de kalmamıştır...
Yıllar sonra ninem Gül Kızı Hatçe’ye; “Nene bu Ahmet Dayı askerlik de yapmamış diyorlar, askerlik yapmayan makbul insan değildir, benim dedem şehit, senin dayın şehit ama Deli Ahmet Dayı askerlik bile yapmamış, ne dersin sen bu işe...” diye sorduğumda ninem “Evladım; Deli’nin sayesinde işlerimizi gördük, iffetimize el uzattırmadı, kartal gibi başımızda dolandı durdu. Bilirsin yavrum; Çanakkale Mevki Kumandanı Cevap Paşa ; anamın bibisinin (Bibi; bizim oralarda babanın bacısına denir. Yani şimdi hala dediğimi değerlerimize biz halen bibi demekteyiz.)oğludur. Cevat Paşa bile Deliyi alnından öptü. Onun için Deli askerlik yapmışlar kadar görevini yapmıştır. Allah ondan razı olsun.” Demiştir...
Mavilik Deresi ile Kozluk Çayı üzerinde bulunan Meydan Köprüsü tuzak kurulmaya en uygun yerlerdir.
Ermeniler; daha düne kadar ekmeğimizi yerlerken, şimdi başkaldırmış her yerde ve her fırsatta Türk kanı içiyorlardı.
Zaman ifrit zamanıydı.
Türk yurdu her yerden düşmanlarla sarılmış, içerideki hainlerle el ele, kol kola, omuz omuza vermiş vatanı istilaya başlamışlardır. Ordu dağıtılmış, orduda terhisler başlamıştır. Terhis edilen asker evine yollanır.
Terhis edilenlerden biri de; Arapgir Yukarı Pağnik (Pağniği Evranbeyi – Büyük Pağnik) yani şimdiki adı ile Budak Köyü’nden Palagillerden Yusuf Eyüp’tür. Beş sene boyu askerlik yapmış, Yusuf Eyüp’ün babası da; Yemen’den, Trablus’a kadar her yerde devletin bekası için arkadaşlarıyla birlikte canını dişine takarak savaşmıştır.
Yusuf Eyüp yorgundur. Eğin’de bir gün dinlenirler. Yanında; Amberge’li Hamdi Çavuş, Yukarı Ulupınar’dan Gümüşçü gillerden Kadir Onbaşı, Aşutka’lı (Dutluca) Hilmi ve Çit’li Ömer Ağa da vardır. Yola koyulurlar. Çit’li Ömer Ağa; köyüne yakın yere gelince Ocak köprüsünde kafileden ayrılır.
Yanındakilere ayrılmadan evvel “Mavilik tehlikelidir, gelin köye geçelim, biraz dineenelim, sonra Aşutka’ya gidersiniz. Gündüz yola devam edersiniz. Tepte düzü yoluyla; Düğerli’den kozluk çayını geçin, kılıçpınar meviiini takip edin... Yol biraz uzun ama; o yolda sizi Aşağı Pağnikli Deli Ahmet’in çetesi karşılar. Deli Ahmet ve çetesi olmazsa; Ermeniler Türk köyü bırakmayıp yakacak yıkacaklar. Beş on köyü birden korumaya almış, Deli’nin ebesi ecdadı nur içinde yatsın.” Der.
Der ama; Arapgir’liler yolumuz uzun bir an evvel yola koyulalım, Şepik (Yaylacık) yolundan gideceğiz, yolu gündüz geçeriz, gönlün ferah olsun Ömer Ağa, Allah’ın izni ile sağ salim gideriz.” Deyip yola devam ederler.
Aşutka’ya gelince; Aşutka’lı Hilmi de arkadaşlarına Çit’li Ömer Ağa’nın söylediklerini hatırlatır. “Arkadaşlar mavilik tehlikeli gelin bu yoldan gitmeyin, yol uzasın, Siz Tepte düzünden düğerli yoluna geçin oradan gidin.” Dese de Arapgirliler “Yok Hilmi biz normal yoldan gidelim. Gönlünü ferah tut....” diyerek; helalleşip, vedalaşırlar. Hep birlikte Mavilik Deresini geçerler. Şepik düzünü de geçtikten sonra; Yusuf Eyüp “Ben buradan ayrılayım, siz de dikkatli olun, ben Enizek’e inerim oradan kaşıya geçecek yer bulurum. Domuz pınarı sırtından yolu takip ederim, zaman akşama varmadan oyalanmayalım.” Diyerek; Amberge’li Hamdi Çavuş ve Gümüşçü gillerden Kadir Onbaşı ile helalleşip vedalaşır. Enizek yolundan karşıya geçişte Şıh gilin kavaklıkta hareketlilik fark eder.
Hızla karşıya geçer, ardından köpekleri salarlar,
Bir süre koştuktan sonra aklına soyunmak gelir, soyunmuş insandan köpek korkar bunu hep duymuştur.
Hava buz kesmektedir, ama başka çaresi yoktur, azgın köpekler hızla yaklaşmaktadırlar. Üstündekilerini çıkartır. Bohça yapar eline alıp ağaçları kendine siper edip yürümeye başlar. Ama takati kesilmektedir.
Domuz pınarı kıranına gelir; kızıl pınarın dutlarının yapraksız dallarını görür. Köpekler havlamayı kesmiştir. Yere çömelip üzerini giyinir.
Bir taşa yaslanır; bir sigara yakar... Sol göğüs cebinden Musaf’ını çıkarır. Musaf okurken derin bir uyku basar... Bir daha da uyumamak üzere derin bir uykuya dalar...
Sabaha karşı avcılar ava giderken taşa yaslanmış birini fark ederler. Deli Ahmet çetesine haber verirler. Deli Ahmet’in çetesine mensup olanlar ile avcılar; taşa yaslanmış olan asker elbiseli adamın yanına geldiğinde; bir elinde Musaf olan askerin gözünden yüzüne doğru inmiş birkaç damla fark ederler. Gözlerini bile açık bırakmamış. Kimbilir? Belki de; Musaf okur iken Huşu ile “Yaratan’ım yanına geliyorum, beni günahlardan arındır.” Diye dua ederken gözleri dolmuştu.... Deli Ahmet’in adamlarından birisi; "Şehit bizim Pala dayının torunu Yusuf Eyüp; beş km ötesi köyü idi ama ana - babasına, evdeşine, evladına ulaşamadan; burada Şehit olmuş, Mekânı nur olan şehidimize lâyık olalım, inşallah bize şefaatçi olur..." diyerek ruhuna Fatiha okurlar.. Deli Ahmet haberdar edilir. Deli Ahmet ve adamları domuz pınarı kıranınına meraz kazıp elbiseleri ile defnederler....
Şehitler yıkanmadan defnedilir, onlar melekler tarafından yıkanmışlardır. Şehit elbisesi ile uğurlanır... Yusuf Eyüp’de yıkanmaz ve elbiseleri ile uğurlanır.
Ne zaman domuz pınarı kıranına gelsem; içimi burukluk kaplar; orada kocaman bir kaya vardır. O taşın hemen dibinde sessiz sedasız yatan; Yusuf Eyüp Şehidimiz için ve karşıda görülen Şepik’de başı gövdesinden ayrılan; başı da gövdesi de başka başka yerlerde olan Şehit Dedeme ve Şehit olan vatan evlatlarına Fatiha okurum....
ERMENİLER BİR TÜRK’Ü DAHA BÖYLECE ŞEHİT EDİYORLARDI...
DOMUZ PINARI KIRANINDA YATAN YUSUF EYÜP, BAŞI SEMALARDA OLAN NAMIKGİLLERDEN MEHMET OĞLU KADİR... GÜL HANIM AĞANIN KARDEŞİ KOLAĞASI FUAT BEY SİZİN VE SİZİN YOLUNUZDAN GELENLERİN MEKÂNLARI NURDUR.
SİZLERİN NUR RUHUNUZ İÇİN VATANA CAN BAYRAĞA KAN OLAN ŞEHİTLERİMİZ İÇİN EHLİ İMAN GEÇMİŞLERİMİZ İÇİN FATİHA...
ALLAH BİZLERİ ŞEHİTLERİMİZİN ŞEFAATLERİNE NAİL OLANLARDAN EYLESİN.....